Osmanlı medrese geleneğiyle yetişen Muhammed Emin Er 1910 yılında Diyarbakır’ın Çermik kazasının Külüyan (Kalaç) köyünde dünyaya gelen gelmiş, 1434/2013 yılında Ankara’da vefat etmiştir. O İslâmî ilimlerde zirveye ulaşmış, birçok eser telif etmiş, yüzlerce talebe yetiştirmiştir. Muhammed Emin Er bir fakih olarak fıkh-ı bâtınla fıkh-ı zâhir-i şahsında toplamıştır. Îtikâdî konuların dışa yansıması olan fıkhın insan hayatında şekillenmesinin sünnete uygunlukla olabileceğini düşünen Muhammed Emin Er, selef-i sâlihine uymanın titizliği içerisinde fıkhı yaşamaya çalışmıştır. Muhammed Emin Er, İmam A’zam Ebû Hanîfe’nin “Kişinin lehinde ve aleyhinde olan hükümleri bilmesidir” şeklinde açıkladığı fıkhın tarifini, hayatında tatbik ederek göstermiştir. Fıkhın fürû ve usul konularında oldukça mâhir olan Muhammed Emin Er konuştuklarının fıkhî referanslarını söyler, tatbikin ruhsat yönüyle değil, azimetle olması gerektiğini belirtmiştir. Kendisine sorulan fıkhî sorulara delilleriyle cevap verirken ihtiyatı, aile birlikteliğini, yerine göre maslahatı ve bu konularda selef-i sâlihinin metodunun takip edilmesi gerektiğini tavsiye etmiştir. Fıkhın ibâdet ve muâmelât alanlarında uyulması gereken konulara önem vermiş ve bu konuları günah olup olmaması cihetiyle ele almıştır. Muhammed Emin Er gerçek bir fakih olarak dinin iman, amel ve ihsan boyutunu öğretmeye çalışmıştır. Fürû fıkhı delilleriyle anlatması yanında hüküm istinbâtında aslî delillerle birlikte istidlâle önem vermiştir. Bu makalede Muhammed Emin Er’in fıkıh anlayışı ve temel yaklaşımları üzerinde durulmuştur.