Muhammed Emin Er’in yaşadığı dönem, Osmanlı idarî sisteminden
Cumhuriyet sistemine geçişle beraber yeni rejimin pekişmesi için belli
başlı inkılapların gerçekleştirildiği bir dönemdir. Buna binaen
Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, İnkılapçılık ve Halkçılık
gibi yeni rejimin ideolojisinin temel ilkelerinin millet arasında tutunması
ve yerleşmesi için sert tedbirler alınır. Doğal olarak bu dönemde sosyal
hayat büyük inkılaplarla karşılaşır ve böylece toplumun tüm katmanları
köklü bir değişim yaşar.1
Bu dönemin dini eğitim veren kurumları medreselerdi. Zamanla
verimliliğini kaybeden ve çağa ayak uyduramadığı düşünülen Osmanlı
medreselerinin ıslahı için pek çok girişimde bulunulsa da bu ıslah
çabalarının başarıya ulaştığı söylenemez.2 Cumhuriyet kurulduktan sonra
3 Mart 1924’te Ankara hükümeti tarafından o dönem Saruhan vekili
Hüseyin Vasıf Çınar’ın teklifi ile 431 sayılı Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu
çıkarılır. Kanun içerik bakımından hiçbir şekilde medreselerin
kapatılmasına dair bir madde içermediği, aksine İslamî eğitim veren
kurumlar olan medreselerin Maarif Bakanlığı’na bağlanması ve devlet
gözetiminde faaliyetlerini sürdürmeleri kanunen güvence altına alındığı
halde kanunun çıkmasından çok kısa bir süre sonra Maarif Nâzırlığı’na
atanan Vasıf Çınar, medreselerin kapatılması ile ilgili bir genelge
yayınlayarak medreselerin resmî anlamda varlığına son verir.3
Bu dönemde tasavvuf ve tarikatların durumu ile alakalı şunları ifade
etmek mümkündür: 1925 senesinin Şubat ve Nisan aylarında gerçekleşen
Şeyh Said Hadisesi gerekçe gösterilerek tarikatların kökünün kazınması
gibi bir politika uygulanır. Bu politikanın tatbiki için 677 sayılı “tekke ve
zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun, 30.11.1341 (1925) tarihinde
kabul edilerek 13.12.1341 (1925) senesinde yürürlüğe konulur. Böylece
Türkiye’de tarikatlar, şeyh, derviş mürit gibi unvanlar yasaklanır. Tekke ve
zaviyelerle beraber türbelerin de kapatılması yoluna gidilir.4
Bu manzaraya karşın maddi anlamdaki ilerlemenin insanı manevi
anlamda da besleyeceği görüşünün yanlışlığı cihan harpleri ve sonrasında iyice anlaşılınca, materyalist tasavvurun karşısında dinî argümanlar
güçlenir. Doğal olarak dünya çapında mistik hareketlerde bir yükselme
dönemi yaşanır. Bu durum aynı zamanda İslâm aleminde de tasavvufun
tekrardan revaç kazanmasına ve yasaklara rağmen tarikatların
güçlenmesine etki eder.5
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş ve günümüz Türkiye’sine uzanan
bu süreçte yaşayan ve pek çok ilmî eser telif eden Muhammed Emin Er,
yaşantısı, şahsiyeti ve tasavvuf ilminde kaleme aldığı eserleri incelenmesi
gereken bu dönemin önemli şahsiyetlerindendir