Arafatta Vakfe
İslam: Hocam, bildiğiniz gibi Hacc’ın iki rüknünden (farzından) birisi Zilhicce ayının 9. günü Arafat dağında “VAKFE” yapmaktır. Türkiyeli Müslümanlar oruç, bayram… gibi bütün ibadetlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tasbit etmiş olduğu takvime göre hareket ederlerken hacda “vakfe” yapma gününde S. Arabistan’ın belirlediği takvime göre hareket etmektedirler. Açakca görüldüğü gibi Arabistan, Diyanet takvimine göre genellikle bir, bazen de iki gün öncesinden bayram yapmakta, dolayısıyla “vakfe” ye de en az bir gün önce çıkmaktadır. Bu durumda Türkiye hacılarının, diğer hacıların ve haclarının durumu nedir?
- Emin Er: Bir kişinin, söylemiş ölduğunuz gibi haccının “sahih” olması yani “HACI” olması içizn Zilhicce ayının 9. gününe rastlayan “arafe” gününün “zeval” vaktinden Kurban bayramının birici gününün şafak vaktine kadarki süre içinde “Arafat Dağı”nda bir müddet “vakfe”de bulunması, yani orada durması gerekir.
Gelelim Zilhicce’nin 9. gününün tesbiti meselesine: Zilhicce hilalini görmekle veya Zilkade hilalini görüp sayarak 30 güne tamamlamakla Zilhicce’nin ilk günü tesbit edilir. Ondan sonra da 9. gününtebit edilmesi kabil olur. Böylece tesbit edilen 9. günde yapılan “vakfe” ile bu farz tamamlanır. Diğer memleketlerin takvimine göre önce veya sonra yapılmış olmasının hiçbir tesiri ve önemi olmaz. Çünkü şe’an gerekli olan tesbit yapılmıştır. Ama başka bir yerde hilal görülse ve o hesaba göre “vakfe” yapılan gün dokuzuncu değil de onuncu gün olarak tezahür etse o zaman da bu zararlıdır.
İSLAM: Biraz daha genişleterek “zararlı” olma sebebini izah eder misiniz?
- EMİN ER: Eğer Arabistan haricindeki bir beldede Zilhicce hilali Arabitan’dan bir gün önce görülse –ki mümkündür- ve o hesaba göre hacılar Zilhicce’nin 9. günü zannederek 10. günde “vakefe” yapmış olsalar, hacları sahih değildir. Yani Arabistan takvimine göre 9. gün oluyor ama aslında 10. gündür. İşte o zaman hacıların haccı sıhhatli olmaz. Ama hilali gördük diyenlerih hilalin görülmesini bir şer’i delille ispatlamaları gereklidir. Yalnız burada şöyle bir durum daha vardır. Velev ki şer’i bir dele bişka bir yerde hilalin görüldüğü tesbit edilse ve Arabistan’a bu hükme uymadığından sorulsa da Arabistan: “Efendim, biz İmam-ı Şafi’yi taklit ettik. Yani ihtilaf-ı metali’a (hehangi bir beldede hilalin görüldüğü anda sadece o beldenin hilale uymasının gerekli olduğuna) itibar ettik, uyduk” deseler, o zaman da haklıdırlar ve hacıların haccı sahihtir.
Bir kişi de arafeden sonra dese ki: “Ay, yani hilal, arafeden bir gün önce görülmüştür” onun bu sözü reddedilir. Çünkü bu şehadet, bütün Müslümanların ibadetini iptale yöneliktir. Habuki mesele bitmiştir. O son kişi tekzip edilir. Ama şer’i bir delile arafeden önceki bir günde böyle bir itiraz olursa, mesela, diğer memleketlerde hilalin görüldüğü şer’i bir delille ispat edilirse, onların açıkladıkları 9. günde “vakfe” yapılır ve Arabitan’ın “efendim gördüğümüze veya bize göre bugün 9. gündür” demesi geçersiz olur. Madem ki diğer memleketler hilali onlardan bir gün daha evele görmüşlerdir, öyleyse onların hilale göre 10. günde “vakfe” yaptırmaya hak ve selahiyetleri yoktur.
İSLAM: Hocam, sizinle bu görüşmeye başlamadan önce yaptığımız araştırmalara göre Suudi Arabistan’ın da ru’yete göre değil de takvime, hesaba göre bayram yaptığı hususunda değişik bilgiler temin ettik. Bu durumda ne buyuruyorsuz?
- EMİN ER: Şimdi onların hilali görmeksizin takvime göre hükmettikleri, diğerlerinin de takvime göre değil de hilale göre hükmettikleri hususunda kat’i delilimiz yoktur. Ama diğer memleketler hilali Suud’dan daha önce görseler, bunu da şer’i delillerle ispat etseler ve onlara göre 8. günde (Arabitan’ın takvime göre hareket ettiğinin kesinkes bilindiğini kabul ederek söylüyoruz) Suud tarafından “vakfe” yaptırılırsa o hacc iptal olmuş olur. Fakat ortada böyle bir durum olduğuna dair kesin bir şey yoktur ve bu delilsiz iddia da Müslümanların ibadetlerinin iptaline yöneldiğinden itibar edemeyiz. Arabitan şer’i bir delile dayanarak falan gün 9. gündür diye “vakfe”yi o günde yaptırsa, diğer taraftan başka bir delille de ispat edilse ki o gün 9. gün değildir. Buna bile itibar edilmez. Reddedilir. Yani o haccın sıhhatine hükmedilir.
İSLAM: Suudi Arabistan’ın hesaba, takvime göre hareket ettiğine dair ciddi tesbitlerimiz var efendim. Mesela, ismi bizde mahfuz bir muhterem hocamız 1984’de yani gecen sene Hicaz’da “hilal gözetleme mevkilerindendir” diye ilen edilen bir mevkide hilali gözetliyor ve Suud’un ilan ettiği günde değil de bir gün sonra görüyorlar. Dolayısıyla vakfenin bir gün önce yapıldığı açıkça ortaya çıkıyor, ne dersiniz?
- EMİN ER: Eğer S. Arabistan, hilali görmüşse ve sıhhatine de hükmederek ilan etmişe; o makbuldür. Bütün alem dese ki “baktık da ayı göremedik” itibar edilmez. Görülmüşse mesele yok. İki kişinin görmesi kafidir.
Hatta hüsn-i zan edeceğiz. Tahkik etmek (araştırmak, incelemek) bile gerekmez. “Bugün arafedir” denildimi, inınılır, gidilir “vakfe” yapılır. Bu hacc da makbul olur. Hiçbir şey gerekmez.
İSLAM: Ruhi bey hocam, bu noktada sizin ilave edeceğiniz bir şey var mı?
RUHİ ÖZCAN: Hoca diyor ki, eğer delil-i şer’i ile hilalin sübutuna hükmedilmişse, bilahare rivayetlere dayanılarak hüküm bozulamaz ve o rivayetlere itibar olunmaz.
İSLAM: Efendim, şöyle bir çözüm getirebilir miyiz? Zilhicce’nin 7. günü ayın yarım, 14. günü de bedr-i kamil (dolunay, bütün, tam bir tepsi gibi) olması gerekiyor. 7. ve 14. günü gözetlense ve ona göre bir tesbitte bulunulsa…
- EMİN ER: Kat’i sürette delil olmaz. Hatta ayın yüksekte olması, ince değil de kalın olması gibi şeylere bile itibar edilmez. Asr-ı saadette şöyle bir hadise olmuştu. Sahabe-i kiram hilali gördüler. Bazısı “iki geceliktir” bazısı “üç geceliktir” şeklinde görüş belirtilerde Peygamber s.a.s “Zatül Leyletin” (Bir geceliktir) buyurdu. Madem daha evvel görülmemiştir ne kadar yüksekte olursa olsun ve ne kadar kalın veya ince olursa olsun, ona itibar edilemez. Bir gecelik kabul olunur. İslamiyet bu tür şekke, süpheye hiç ehemmiyet vermez. Başka yerde gördüler mi? Hayır! Ama efendim ay yüksektedir, şöyle kalındır.. falan Kabul edilmez.
İSLAM: Elmali Hamdi efendi tefsirinin 1. cildinde bu meseleye değinerek zahiri (görünen) hlin haber-i sahih ile gelen şehadeti bile nakzedeceğini yazıyor.
- EMİN ER: Eğer merhum hayatta olsa idi, kendisinden delil isterdik. Bu, kendi görüştür. Herhangi bir isnada bulunmuyor zannedersem.
İSLAM: Hayır, bulunmuyor.
RUHİ ÖZCAN: Musadenizle birkaç hususa temas etmek istiyorum. Her hangi sahih bir haberin zahire muhalif olmadığı zaman muteber olması lazım değil mi efendim? Eğer zahir, haberi tekzib ediyorsa, o haberi bize iki adil şahit bile getirmiş olsa, o habere bilahare itibar etmememiz icab etmiyor mu? Bir misal verecek olursak; Kadı iki adil şahsın şehadeti ile Ahmed’i Mehmed’in öldürdüğüne hükmetmiş olsa, fakat ertesi gün her şeyiyle anlaşılmış olsa ki Ahmed’i Mehmed değil de Hasan adında birisi öldürmüştür. Kendisi ikrar etmiş ve “ben öldürdüm, bunlar da yalancı şahitlerdir. Kahren zorladım” demiştir. Böylece anlaşılmıştır ki Ahmed’i Mehmed değil de Hasan öldürmüştür.
Hadisenin zahiri bu misalde olduğu gibi böylece vuzuh kandığı zaman daha evvel sıhhatli haberlere istinad edilmiş hükümlerin dahi tabiatıyla nakzedilmesi sonradan vuzuh kazanmış olan, inkarı ve te’vili gayr-ı kabil hadiseye göre hükmedilmesi icap ediyor gibi biliyorum. Ulemanın zahir hakkıdai sözü –hatırımda kaldığına göre- şöyle: “Haberler, zahir tarafından tekzib edilmediği zaman muteberdir” Eğer zahir haberi tekzib ediyorsa, o haberin muteber olmaması lazım gelir diye bir şey biliyorum.
İSLAM : Muhterem hocam, bu açıklamadan sonra 7. ve 14. günlerde gözetlenmesi ile kameri ayın başlangıcına hükmedilmez mi?
- EMİN ER: Şeriatın hükmüne göre bu dediğiniz husus yakin de değil, zan da değildir. Bir vhimdir. Bu ayın sonra olması, batıdan daha geç doğması veya ikil görüldüğünde çok şeyiyle gurub etmesi –tamamiyle- delil değildir, delil olmaz.
RUHİ ÖZCAN: Ama efendim yakin olurdu ki ayın doğup batmasında Allahu Teala’nın tahdid ve tesbit ettiği bir hesbap var. Bu yakindir. Allahu Teala bunu yakine oturtmuştur. Sünnetullah, yani Allah’ın kanunudur bu.
- EMİN ER: Evet… Fakat bazen hilal, birinci günde güneş batarken bir iki dk.., belki de 5 dk. Kadar görülüp hemen batıyor. Bu durumda o gün birinci gün olarak kabul edilmiyor. Çünkü hilal doğmuştur ama görülmemiştir. Ertesi gece iki 50 dk. Veya daha fazla müddetle gözetlenebiliyor. Süre ne olursa olsun o gün gözetlenebildiği için o gün birici gün olarak kabul ediliyor.
Saniyen, metali’a (ayın doğmasına) itibar edilmediği takdirde diğer şeyler hiç muteber değildir. Ay doğmuş olsa, biz de gözetleyip ayı göremesek, ayın orada olduğu her ne şekilde ispat edilmiş olursa olsun, görülmemiş olduğu için tulu’ etmemiş (doğmamış) kabul edilir. Aletle görülmesi bile geçersizidr. Çıplak gözle görülmelidir. Hatta gözleri çok kuvvetli bir insanın görmesi de geçersizdir.
İSLAM: Bu bilgileri lütfettiğiniz için her ikinize de teşekkür ederiz efendim.
İslam, Ağustos 1985