BİR PAPAZLA TARTIŞMASI

Gittiği yerlerde irşâd ve tebliğde bulunup farklı dinlere mensup bazı ilim adamları ve papazlarla münâzara etti. Bu münâzaralara örnek olması bakımından Danimarka Dom kilisesi papazı ile tebliğ maksadıyla yaptığı münâzaranın bir kısmı mülâkât metni şeklinde aşağıda sunulmuştur. Bu münâzara, muhtevâsının ilginçliği yanında, aynı zamanda Hocaefendi’nin davet metodunu da ortaya koymaktadır. Kendisi davet metodunun icâbı olarak, karşı tarafa tahkîr edici ifâdeler kullanmaktan kaçınmıştır. Sadece muhataplarını kendi dinlerini sorgulamaya götürecek şekilde onlara sorular yöneltmiştir. Böyle bir metod takip etmekten maksat onların içinde dinlerine karşı bir şüphe uyandırmak ve onları İslam’a yönlendirmektir.
Danimarkalı Bir Papazla Münâzara
– Papazların başında papağı. boynunda haçı bulunur. Cübbesi ve sakalı olur. Sende bunlardan hiç biri yok. Nasıl papazsın?
– Ne yapalım zamana uyuyoruz. Hıristiyanlıkta üzerinde durulan şey, cübbedir. Biz kiliseye gidince orada cübbemizi giyeriz. Rus ve Yunan papazları genellikle sakallıdırlar. Nedenini bilmiyorum.
– Dininize göre bir bayanın kıyafeti nasıl olması gerekir? Kadınların açılması ne kadar câizdir?
– Bayanların kıyafetlerinin nasıl olacağı açıklanmamıştır. Bir şekil çizilmemiştir. Ancak Pavlos der ki: Kadınlar dürüst ve namuslu şekilde giyinsinler. Erkeklerin cinsî arzularını tahrik etmesinler. Kadın kocasına bağlı kalmalı, ihânet etmemelidir. Fahişelik yapması haramdır. Herkes kendi giyiminden mesûldur.
– Hıristiyanlıkta hayvanın meşrû şekilde kesim usûlü nasıldır?
– Onun da bir şekli yoktur. Hayvanı incitmemek, eziyet vermemek üzere nasıl olursa olur.
– Hayvana eziyet verilerek kesim işi yapıldığı takdirde bu hayvanın etini yemek haram olur mu?
– Çok kısa bir zamanda olursa, boğularak da öldürülse hayvanın etini yemek câizdir. Fakat bu mevzûun fazla derinine inecek bilgim yoktur.
– 1923 tarihinde Beyrut’ta basılan Matta İncili’nin 21. Bölümü’nde İsa Rab’dır. Merkebi vardı. Hem merkebe hem de bu merkebin yavrusuna binerdi denilmektedir. 27. Bölüm’de ise İsa, Yahudiler tarafından asılırken “Ya Rabbi! ya Rabbi! Beni niçin bu Yahudilerden kurtarmadın” diye seslenmiş denilmektedir. Burada çelişki vardır. Rab merkebe biner mi? “Ya Rabbi! ya Rabbi!” diye duâ edip çağırması onun Rab olmadığını göstermez mi?
– İsa, savaş istemeyen sükûnetlerin kralıdır. Bunun için merkebe bindi. Zâlim krallar ise merkebe binmeye tenezzül etmezlerdi. İsa merkebe binerek bir şeyi göstermek istedi. Barışın ve sükûnetin temsilcisi olduğunu halka açıkça göstermiştir. Biz İsa’yı Tanrı diye biliriz. Fakat bunun izâhı çok zordur. İsa, insan şekline girmiş bir Tanrıdır. İnsanlar sıkıştıkları zaman Rabb’ı çağırsınlar diye o da Rabb’ı çağırmıştır.
– Yuhanna İncili’nin 27. Bölümü’nde ise İsa Allah’ın elçisidir, deniliyor.
– İnsanları ıslâh eden olduğu için o terim kullanılmıştır.
– Aynı İncil’in 3. Bölümü’nde de İsa Allah’ın oğludur, deniliyor!
– İsa, bizim anladığımız şekilde Allah’ın oğlu değildir. Bu babalık biyolojik değildir.
– Yusuf, Meryem’in kocası, İsa’nın babasıdır deniliyor! Bu nasıl olur?
– İsa doğduktan sonra Meryem Yusuf’la evlendi. İsa’nın üvey babasıdır. Asıl babası değildir.
– Matta İncili’ne göre Mesih’in ataları İbrahim’e kadar 27 tanedir. Luka İncili’ne göre ataları Yusuf’tan İbrahim’e kadar 42 tanedir. Bunun hangisi doğrudur?
– Bunun üzerinde iki şekilde durulur: Birincisi, Yusuf, İsa’nın üvey babasıdır. Buradan itibaren sayılır. İkincisi, İsa’nın anası Meryem’den itibaren sayılmıştır. Bundan dolayı o değişik sayı çıkabilir. Biz protestanlar için mühim olan onun künyesidir. O zaman yönetim Yahudilerin elinde idi. Biz bu bilgileri onlardan öğreniyoruz. Biz İsa’nın Allah’tan geldiğini bildiğimiz için bu künye bizce mühim değildir. Bu saptırmalar Yahudilerin suçudur.
– Matta İncili’nin 16. Bölümü’nde İsa’nın, havarilerine “Bazılarınız ölmeden önce ay ve güneş tutulacak, ben de bulutlardan geleceğim. Halk arasında hüküm vereceğim,” dediği aktarılmaktadır. Hani böyle bir şey neden olmadı?
– Bu bir yorum meselesidir. İsa, “ben size çocuklarınız, sülâleniz yaşarken döneceğim,” demiştir.
– Matta İncili’nin 12. Bölümü’nde Hz. İsa’nın üç gün üç gece kabirde kalacağını söylediği yazmaktadır. Halbuki Markos İncili’nin 15. Bölümü’nde ise, İsa Cuma akşamı defn edildi. Pazar günü güneş doğmazdan önce kabrinden kayboldu diye geçmektedir. Buna ne dersin?
– Kabul ediyorum. Bu iki husus arasında bir çelişki var. Bu da takvim farkındandır. Yahudilerle bizim takvimimiz değişiktir. Bu yahudilerin hatasıdır. Yunus Peygamber üç gün kaldığı için daha iyi anlaşılsın diye İsa da üç gün demiştir. İsa iki şekilde çalışma göstermiştir. Birincisi bizzat kendisinin anlatması, ikincisi havarilerin anlatması. Bu değişiklik anlatım farkından olabilir. Biz bunun üzerinde fazla düşünmüyoruz.
– Yuhanna İncili’nin 17. Bölümü’nde, Matta İncili’nin de 20. Bölümü’nde olduğu gibi Mesih Allah’ın elçisidir dense ne lâzım gelir? Daha iyi olmaz mı? O zaman sizinle bu konuda birleşiriz.
– Peygamberler Allah’ın dediklerini insanlara ileten varlıklardır. Fakat peygamberler sizin de dediğiniz gibi ilerde olacak şeylerin hepsini bilmez. Yalnız İsa diğer peygamberlerden üstün bazı vasıfları hâizdir.
– Bu İncillerin bazı konuları tahrife uğramış desek doğru olmaz mı?
– İsa’dan sonra bir takım şeyler yazıldı. Yuhannis’in yazdığı bazı orjinal yazılar Mısır’da bulundu. İlk yazılanlar elde yıprandığı için yenileri yazıldı. Bu değişiklikler pek önemli değildir.
– Biz Hz. İsa’yı tasdik ederiz, peygamber biliriz ve Hz. Meyrem’i de temiz kabul ederiz. Yahudiler ise Hz. İsa’yı peygamber bilmiyorlar ve Hz. Meryem’i de temiz kabul etmiyorlar. Buna rağmen neden müslümanları bırakıp Yahudilerle işbirliği yapıyorsunuz?
– Öncelikle belirtmek gerekir ki Hıristiyanların birçoğu Tevrat ile İncil arasında hemen hemen bir fark görmez. İkincisi, Filistin ve İsrail dâvâsı, üçüncüsü Yahudilerin şimdiye kadar devamlı ezilmesi, kendilerine bir sempati duyulmasına sebep olmuştur. Ancak Araplar’a karşı yapılan eziyetlere de hiçbir zaman taraftar değiliz.
– Tüm inananlar birbirimize yardımcı olsak daha iyi olmaz mı? Komünist ülkeler inananlar için tehlikeli değil mi?
– Şu şekilde olabilir. Müslümanların az olup Hıristiyanların çok olduğu yerlerde Allah’a inanmayanlara karşı mücadele verebiliriz. İnananlar arasında çeşitli inanç görüşleri vardır. Dünyanın neresinde olursa olsun ezilen insanlara yardımcı olmak lâzımdır.
– Son olarak bir soru sorup bu konuşmamıza son vermek istiyorum. Sorum şu:
Bir kimse 40 sene bir kavim içinde yaşar ve düşmanları tarafından bile doğruluğu kabul edilirse, bu kimse bir gün elinde bir mektupla gelir ve derse ki, beni size sultan gönderdi. Elimdeki bu mektup da sultanındır. Sultan bu mektubu ile bazı şeyleri yapmanızı, bazı şeyleri de yapmamanızı emrediyor. Bu kişi böyle dediğinde kavminin bir kısmı bu kişinin doğruluğunu bildikleri için hemen sözlerine inanırken, diğer bir kısmı da mektubu görüp ifâdelerin avam değil, ancak bir sultana âit olabileceğine kanaat getirip doğrular. Bir kısmı da en iyi bilenler inandılar, demek ki doğrudur deyip inanır. Bir kısmı da hayır sultana iftirâ ediliyor, sultan başkasını bulamadı da bu kimseyi mi bize gönderdi?, diyerek inanmazlarsa akıl, bu son grubun haklı olduğunu, beyânlarının doğru olduğunu kabul eder mi? İşte o gönderilen zât, Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Mektup da Kur’ân-ı Kerim.
– Akıl kabul etmez desem o zaman Müslüman olmam gerekir.
– Sana İslâmiyet’i teklif etmedim. Sadece aklın kabul edip etmeyeceğini sordum.
– Akıl kabul etmez. Benim Hz. Muhammed’e çok saygı ve hürmetim vardır. Eğer İbrahim milleti üzerinde ise onu tasdîk ederim.
– Evet İbrahim’in (a.s.) milleti üzerindedir. Kur’ân’da kendisine İbrahim’in (a.s.) milleti üzerinde olmasına dair emir vardır.
– Ben bilmiyorum.
– Kur’ân-ı Kerim’e bakarsan görürsün. Kur’ân’a bakmadığın için bilmiyorsun.
– Bundan sonra bakacağım.
Görüldüğü gibi Muhammed Emin Er Hoca Efendi, Papazla olan bu konuşmasında sadece bazı çelişkileri söylemekle iktifâ etmiştir. Sorularını sorduktan sonra fazla üzerinde durmamıştır. Halbuki muhatabı olan papazın kendisinin de verdiği cevapların iknâ edici olmadığının farkında olduğu belli olmaktadır.

One thought on “BİR PAPAZLA TARTIŞMASI

  1. Muhammed Emin Er Hocamız’ ile bir kaç ders yapmış, kendisinden istifade etmiştik. (1984 yılı) Acizane kanaatime göre Türkiyemizde sözüne itibar edilecek, hal ve hareketlerinden istifade edilecek sayılı hocalarımızdandır. Bu zatın bir kaç Arabî eserini vakt-i zamanında mütalaa etmiştim. Gayet güzel bir dil kullanmış eserlerinde. Ancak kendisi, çok mütevazi ve kalenderî bir uslup benimsediğinden olacak ki, ilmiye sınıfı arasnnda pek bilinmez. Ancak, ilim ve irfanı pek derin ve kalitelidir. Değerini sarraflar (!)bilir. Piyasa hocalarından (!) olmadığından, şöhretin afet olduğunu düşündüğünden dolayı kenz-i mahfi yani gizli-saklı hazineler sınıfındandır. Yaşı 95, belki de daha fazladır. Bütün ömrünü İlim ve irfanla geçirmiştir. Hz. Peygamberden (s.a.v.) şöyle bir müjde var, bu müjde onun için de geçerlidir umarım. “İnsanların/müminlerin en hayırlı olanı yaşı uzun, ameli güzel olandır” (Tirmizî-Beyhakî). Bana sahih kaynaklardan ulaştığına göre, gençliğinde ilim aşığı hatta tabir-i caiz ise ilim delisiymiş, kendisine Şafii fıkhınn önemli kaynaklarından “muğnil-muhtac” adlı eser lazım olmuş, sahibi olduğu küheylan gibi çok güzel bir atı varmış bu kitabı o at karşılığında değişmiş! Bu anektod ilim erbabına ithaf ola. Allah Yâr olsun amin. ALİ SAÎD el-KONEVÎ Nisan-2010.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir