-Bu röpörtajı Anadolu Gençlik adına ben babamla yaptım-
28 Şubat postmodern ihtilalinin onuncu yılı münasebetiyle Anadolugençlik dergisi benden babamın anılarına yazmamı istedi. Bu amaçla onunla bir konuşma yaptık. Fakat bu sırada Türk siyasi hayatının tekrar gerilmesi üzerine kendisine bir zarar gelebilir endişesiyle yazıyı dergiye teslim etmedim.
Soru: Hocam isterseniz önce Erbakan Hoca ile nasıl tanıştınız onu bir sizden dinleyelim.
Cevap: Aslında biz Erbakan hocanın adını işitiyorduk. Ama kendisiyle tanışma fırsatımız olmadı. Nihayet 1974 yılında Gaziantep’e geldi. Burada Karagöz Camisinin karşısında MSP binasına geldi. Kendisiyle ilk kez orada danıştık. Arkasından Hüsamettin Fadıloğlu’nun evinde başbaşa bir görüşmemiz oldu. Benim yanımda başka müderris arkadaşlar vardı. Erbakan hoca burada bize cihattan ve Müslümanların durumundan bahsetti
Soru: Hocam, Erbakan hoca ile ilgili ilk izleniminiz ne oldu?
Cevap: Ben burada Erbakan hocanın anlattığından çok onun davranışlarını takip ediyordum. Konuşmasına besmeleyle başladı. Yemeğe besmeleyle başladı. Ayetten ve hadisten bahsetti. Bu bizim için büyük bir durumdu. Çünkü o zamana kadar dindar devlet adamı görmemiştik. Devlet yöneticileri hep din düşmanıydı veya dini bir gayeleri yoktu. Ben burada onun samimi bir Müslüman olduğunu anladım.
Soru: Bu görüşmeden sonra MSP hareketine karşı nasıl bir tavır izlediniz?
Cevap: Ben bu görüşmeden sonra MSP hareketinin mutlaka desteklenmesi gerektiğini tüm dostlarıma bildirdim. Hatta o dönemde Demirel’i destekleyen başka molla ve camaat liderleriyle tartıştım. Erbakan Gaziantep’e geldiğinde sırf onu destelediğimi göstermek için konuşma yaptığı otobüsün üzerine çıktım. Halbuki o zamanlar resmi imamdım. Yani böyle yapmam yasaktı ve görevden alınabilirdim. Ama ben bunu umursamadım.
Soru: Hocam, Erbakan’la daha sonraki dönemlerde görüşmeleriniz devam etti mi?
Cevap: Erbakan Hocayla görüşmemiz kesilmedi. Ankara’da da görüşüyorduk. Hatta bugünkü Parti merkezindeki caminin temel atmasını birlikte yaptık ve buradaki ilk namazı ben kıldırdım.
Soru: 12 Eylül Darbesinden sonra ilişkileriniz nasıl oldu?
Cevap: Darbeden sonrada ilişkilerimiz devam etti. Ben daha sonra Ankara’ya geldim. Fakat artık siyasete biraz mesafeli davranıyordum. Daha çok kendimi tebliğ ve ilme vermiştim. Bunun için de tüm cemaatlerle görüşüyordum. Fakat bu arada Erbakan hocayla dostluğumuz da devam ediyordu. Birlikte umreye gittik.
Soru: Erbakan’ın başbakanlığı döneminde görüşüyor muydunuz?
Cevap: Ben, bizim yüzümüzden onlara zarar gelmemesi için bu dönemde biraz mesafeli duruyordum. Fakat hocayla telefonla veya dostlarımız aracılığıyla görüyorduk. O, bizimle istişare ediyor, alacağı bazı kararların İslam’i boyutunu soruyordu. Biz de elimizden geldiği kadarıyla onu aydınlatıyorduk.
11 OCAK 1997 CUMARTESI | Erbakan’ın özel iftarına tepki
Başbakan Erbakan’ın, tarikatların İslamiyete ve laikliğe bakış açılarının sorgulandığı bir dönemde 51 tarikat ve cemaat liderini iftara çağırması tepki yarattı.
|
Soru: Başbakanlıktaki hocalara verilen iftar yemeğinde siz de vardınız?
Cevap: Evet! Başbakanlıktaki iftar yemeğine bizi de çağırdılar. Aslında ben zaman olarak acele edildiğini düşünüyordum. Fakat davet edildiğimiz için de yalnız bırakmak istemedik. Bu arada bizi başbakanlığa götürmek için dostlarımız arabalarını göndermişlerdi. Oraya, hocaların iyi arabalarla gitmesini ve zayıf gözükmemesini istiyorlardı. Bana da yanlış hatırlamıyorsam Hasan Kalyoncu arabasını göndermişti. Daha sonra gazeteler hem bizi ve bu arabayı gösterecekler, sanki araba bizimmiş gibi haber yapacaklar. Halbuki bizim hiç arabamı olmadı.
Soru: Peki hocam içerde ne konuşuldu?
Cevap: Aslında içerde önemli bir şey konuşulmadı. Erbakan hoca biz hocalara teşekkür etti. Biz de Erbakan hoca’yı başbakan olarak karşımızda gördüğümüz için duygulandık ve ağladık. Mahmut efendiyle birlikteydik. O ağladı ben ağladım. Sonra yemeğimizi yedik ve ayrıldı. Ama daha sonra televizyonlar ve gazetelerde gördüm. Sanki bizim oraya gidip iftar yapmamız çok büyük suçmuş gibi anlatıldı. Halbuki burada papazlar, hahamlar ve gayri Müslimlere de yemekler veriliyor ve onlara hürmet ediliyordu. Ramazan ayında Müslüman bir ülkede Müslümanların alimleri ve meşayihlerine ülkenin başbakanının iftar yemeği vermesi kadar normal bir şey olamazdı.
Soru: İftar yemeğine katıldığınız için baskıyla karşılaştınız mı?
Cevap: O günden sonra çok büyük bir baskıyla karşılaştık. İnsanlar bize selam vermeye korkuyorlardı. Bu nedenle ben de sohbetleri durdurdum. Daha çok yurt dışına çıkıyor buradaki dostlara dersler veriyordum.
Soru: Bir süikaste uğramışsınız?
Cevap: Evet! Olaydan sonra baskılar arttı. Evimize gelen gidenler oldu. Telefonlar dinlendi, hatta bazı dostlarımız evimizin dinlenebileceği konusunda bizi uyardılar. Bir gün namazdan geliyordum. Cami caddenin öbür tarafındaydı. Ben karşıya geçerken bir araba gelip hızlıca bana çarptı ve kaçtı. Aslında ben o arabayı görmüştüm. Köşede durmuştu. Ama ben karşıya geçerken hareket edip bana çarptı. Allah’ın takdiri sadece ayağımız kırıldı. Bir süre alçıyla tedavi olduk.
Soru: Başka sıkıntılara da maruz kaldınız mı?
Cevap: Evet! Oğlum devlette görev almak için nereye başvursa bir şekilde hep red ediliyordu. Tanıdıklara da söylüyorduk ama olmuyordu. Sonunda birisi bir gün insanların işimizi yapmaktan korktuğunu dile getirince artık biz de devlette görev alması konusunda çaba sarf etmemiş olduk.
Soru: Hocam Allah razı olsun.
İbrahim Halil ER
Foto: Erbakan hoca ile hac sırasında Suud Kralı ile bir aradalar
11 OCAK 1997 CUMARTESI |
Erbakan’ın özel iftarına tepki
Başbakan Erbakan’ın, tarikatların İslamiyete ve laikliğe bakış açılarının sorgulandığı bir dönemde 51 tarikat ve cemaat liderini iftara çağırması tepki yarattı.
Aczmendiler olayı ile birlikte Türkiye’de tarikatlara yönelik tepkiler sürerken, Başbakan Necmettin Erbakan’ın 51 tarikat ve cemaat liderini bu akşam Başbakanlık Konutu’nda özel iftara davet etmesi Ankara’da rahatsız yarattı. Askeri ve yargı çevreleri tarikatların İslamiyete ve laikliğe bakış açılarının sorgulandığı bir dönemde yapılan çağrıyı yanlış bulduklarını belirttiler.
Olayı duyan DYP’li bazı bakanlar da davetten huzursuz olduklarını dile getirdiler.
Erbakan’ın Başbakanlık Konutu’na davet ettiği isimler arasında, Fetullah Gülen, Süleyman Hilmi Tunahan’ın damadı ve kamuoyunda ‘Süleymancılar’ olarak bilinen cemaatin lideri Kemal Kaçar, İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu, İskenderpaşa Cemaati lideri Prof. Dr.Esat Coşan, Kadiri Şeyhi Haydar Baş, Mehmet Kırkıncı Hoca, Nurcuların lideri Mehmet Kutlular, Abdülbaki Efendi, Şeyh Nazım Kıbrısi ve Rıza Çöllü gibi isimler de bulunuyor.
Başbakan Erbakan’ın Başbakanlık Konutu’nda vereceği iftara Türkiye Gazetesi sahibi Enver Ören ve çeşitli akademisyen ve yazarlar da çağrıldı.
Fetullah Hoca gitmiyor
Ancak Başbakan Erbakan’la, Fetullah Gülen’in arası “Susurluk listesi” yüzünden açılmıştı. Fetullah Gülen’in adının, MİT’in listesinde yeraldığı öne sürülmüş, Gülen de buna sert tepki göstermişti.Bu yüzden Gülen’in iftara katılmayacağı, yerine Prof. Dr. Suat Yıldırım’ı ya da başka bir temsilcisini göndereceği öne sürülüyor. Ayrıca, Kemal Kaçar, İsmailağa Cemaati’nin önderi Mahmut Efendi, Haydar Baş ve Tahir Büyükkörükçü gibi isimlerin de iftara katılmayacakları öne sürülüyor.
Aynı şekilde, davete katılmayacağı belirtilen Cerrahi Cemaati lideri Sefer Efendii’nin yerine de iftar yemeğine cemaati temsilen sanatçı Ahmet Özhan ve Tuğrul İnançer’in katılacağı ifade ediliyor.
Caferiler de davetli
Erbakan’ın, iftar için Caferi Cemaati’ne de bir davetiye gönderdiği belirtiliyor. Erbakan’ın daveti üzerine, iftara Halkalı Şii-Caferi Cemaati’nden bir temsilci katılacak. Caferiler, Kerbelâ’nın yıldönümünde kendilerini zincirle döven ve eziyet çeken eden tarikat olarak biliniyor.
İftar yemeğinde, cemaat liderleri ve ilim adamlarının yanısıra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve Din Görevlileri Federasyonu Başkanı İsmail Karakaya da bulunacak.
İşte “Konut’ta iftar”ın davetliler listesi
Kemal Kaçar (Süleyman Hilmi Tunahan Efendi’nin damadı), Fethullah Gülen Hocaefendi, Enver Ören (Türkiye Gazetesi sahibi), Mahmut Ustaosmanoğlu (İsmailağa Cemaati), Tahir Büyükkörükçü (Alim, vaiz), Prof. Dr. Esat Coşan (İskenderpaşa Cemaati), Doç.Dr. Raşit Küçük, Prof. Dr. Said Yazıcıoğlu, Mehmet Nuri Yılmaz (Diyanet İşleri Başkanı), Lütfi Doğan (Diyanet İşleri eski Başkanı), Ahmed Yaşar Hocaefendi (Alim), Kemal Güran, Abdülbaki Efendi (Menzil Cemaati), Haydar Baş (Kadiri Cemaati), Said Özdemir (Bediüzzaman Said-i Nursi’nin talebesi), Mehmed Kırkıncı Efendi, Mehmet Kutlular (Yeni Asya Gazetesi sahibi), Sefer Efendi (Cerrahi), Akif İnan, Dârendevi Efendi, Halkalı Caferi Cemaati temsilcisi, Asım Köksal Hocaefendi, Şeyh Nazım Kıbrisi, Mehmet Emin Er Hoca, Mehmet Emin Halveti, Dr. Emin Acar, İsmail Turan Efendi, Ankaralı Ömer Efendi, Abdullah Büyük Hoca, Hüsnü Aktaş, Rıza Çöllü, Halil Gönenç, Mehmet Savaş, Emin Saraç, Ali Rıza Demircan, Mahmut Vanlıoğlu, Abdullah Çetin Faruki, Abdullah El-Cizrevi Efendi, Hacı Galip Efendi, Hüseyin Aksarayi Efendi, Ali Küçüker, Molla Bahri Tunç, Baran Yüksel Hoca, Mehmet Nayir Efendi, Hacı Hasan Burkay Efendi, Ali Ramazanoğlu (Yahyalılı), Hikmet Tuzkaya Efendi, Doç.Dr. İrfan Gündüz, Abdürrahim Reyhan Efendi, İhsan Tamgüney Efendi, İsmail Karakaya (Din.Gör. Federasyonu Başkanı)