BAZI KİŞİLER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ VE GÖRÜŞMELERİ

  Mehmed Zahid Kotku

Muhammed Zahid  ile Hacda iki-üç defa görüşmüştüm. Türkiye’deyken, ben kendisine gönderdiğim mektupta bazı sorular sormuştum. Tasavvufî sorularımın cevabı için Futuhâtı Mekkiyye’yi önermişti bana. “Seninle yüz yüze görüşsek daha iyi olur.” Dedi. Bir ara İstanbul’a gittiğimde ziyaretine gittim.

-Nerelisin? Diye sordu.

-Gaziantep diye cevap verdim. Daha önce mektup gönderip soru sorduğumdan bahsetmedim. Kendisi de o konuda bir şey söylemeyince ben de bir şey demedim.

Malumunuzdur ki; Merhum Şeyh Muhammed Zahid Efendi’nin istikameti şeriata uygundu. Nasıl ki kıyafeti, biçimi her hali tamamıyla yasayışı şeriata uygundu. ”İnsandan sorma, ona mulâzemet edenlere arkadaşlarına bak” derler.

Bugün çeşitli yerlerde Avrupa’da, Amerika’da Hindistan’da, Malezya’da, Riyad, Mekke, Medine’de şeyh efendinin mensupları elhamdü lillah hepsi şeriat âdâbıyla yasıyorlar. Her gittiğimde onlara misafir oluyorum, beraber kalıyoruz hatta ev ailesi tamamıyla şeriatın emrettiği gibi yasıyorlar. Bu bid’atlere sapmadan yasayış; onları terbiye edenin büyüklüğüne, onun ma’rifetine, onun himmetine delâlet ediyor. Büyüklük bakımından bu kâfidir.

Her şeyden daha ziyade burada şuurlu insanlar tahsilli insanlar, profesör, doktor, mühendisler vardır ki; başka bir meşrepte o kadar göremezsiniz.

Bazı kimseler binlerce cahil insanları etrafına toplar ama, böyle tahsilli kimselere herkesin gücü yetmez. Onun için büyük zatlar demişlerdir ki: ”Tahsilli insanları, alimleri çekmek en zor bir şeydir. Cahili çekmek de en kolay bir şeydir.” Ama terbiye bakımından onlar daha çabuk oluyor; cahil daha geç oluyor. O zaman bu büyük bir keramettir. Bu keramet merhum şeyh efendinin büyüklüğüne öyle delildir ki; bu günün gündüz olduğu gibi şüphe olmayan gerçektir.

Allah-u Tealâ Azze ve Celle bizi onların şefaatinden himmetinden mahrum eylemesin.

 

Mahmud Sami Efendi

Malumdur ki Sami Efendiyle de görüştük. Bir defa İstanbul’da, iki defa da Medine’de bir araya geldik. Kendisi uzun müddet Hicaz’da kaldı. Orada da güzel hizmetlerde bulundu, vakıflar kurdu.

İşrak vaktine kadar Ravza’da kalırdı. İşrak namazını kıldıktan sonra eve dönerdi. Evinde iki defa kahvaltı yaptık. Bir defasında da ikindi üzeri ziyaretine gittim. Tasavvufla ilgili ayetleri okuyup manalarını verdi. Çok fazla konuşmazdı.

MAHMUT SAMİ (KS) İLE ANISI
Soru: Mahmud Sami Ramazanoğlu ile bir alakanız olmuştu. Onu anlatabilir misiniz?
M. Emin ER: Kendisini ziyaret etmek istedim. Evvela Mustafa Alemdar’la görüşmem gerektiği söylendi. Kendisine “Şeyh efendi ile görüşmek istiyorum” dedim. Sabah namazında Ravza’da Ashab-ı Soffa’ya gittim. Mübarek orada oturmuş duruyordu. Namazdan sonra Peygamberimizin ziyaretine gitti. Biz de arasından gittik. Bu arada konuşma yok. Daha sonra eve dönüldü. Yemekler sıralanmış. Oturmaya işaret ediyorlar. Bana yaklaş diye işaret etti. Besmele çekerek yemeğe başladık. Kuşlar gibi çok az yiyiyordu. Dua okundu. Yemekten sonra ellerini yıkadı. Duha namazını kıldı. Beni çağırdı “istihare yap” dedi. İstihare ettim. Ertesi gün yine aynı yerde toplandık. “Sonra ben bir şey görmedim” dedim. Ertesi gün tekrar istihare namazına yattım ve gördüm. Büyük bir halka ve ortada boş bir yer gördüm. Oraya gitmek istedim. Yanımda iki kişi var. Ben onlara dedim ki “Sami efendi hakkında hayrette kalıyorum” Onlar “O’nun gibisi yoktur” dediler. Uyandım. Şafağa iki saat vardı. Abdest aldım, namaz kıldım. Aynı yere eve geldim. Beni çağırdı. Durumu söyledim. Onudan sonra bana iki koldan ders verdi. (Yani hilafet verdi.) Biri Nakşibendi ikinsi ise Geylani yani Kadiri yolu. Abdülkadir Geylani’den bizzat vekalet almıştı.

Mahmud Efendi

Mahmut Efendi çok sağlam bir kişidir. Gayretlidir. Kendisiyle çok defa görüşmelerimiz olmuştur. Mahmut Efendiyle ilk görüşmemiz damadımız Cemil hoca sayesinde oldu. Damadımız ona intisaplıydı. Biz de birgün köyden İstanbul’a geldiğimizde kendisini ziyaret ettik. Böylece aramızda dostluk başladı.

YAŞLANMAK

Yaşlanmaktan daha zor olan yaşıtlarınızın ve dostlarınızın cenazelerine, taziyelerine gitmeniz ve giderek tek kalmanızdır. Sizi anlayacak ve konuşacak kimsenin olmamasıdır.

Babam Mahmut Efendi’ye “Yaşıtlarımız hayatta kalmadı. Bi siz kaldınız” diye söylerdi. İkisi bir araya geldi mi onların muhabbetini seyretmenin tadına doyulmazdı… Ayrılıkları karşılıklı öpüşmeyle olur, zorla ayırırdık sanki 🙁

Yaşlanan insan üç şeyin tadını özler

  1. İyi bir dostun sohbetini ve onunla dertleşmesini
  2. Güzel bir ekmek
  3. Güzel bir su (su ve ekmekte insan seçici olur yaşlanınca)

Muhammed Raşid Efendi

Menzile yanına çok giderdik. Ankara’ya sürgüne geldiğinde de görüştük. Takva sahibi iyi birisiydi. Hatta daha sonra Ankara’ya taşındığımızda da onunla görüşmelerimiz devam etmiştir. Onun Ankara’ya zorunlu ikamete tabi tutulduğu sırada da ziyaret ederdik. Mutevazi bir insandır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir