Şimdi, bunun hakikatini ve keyfiyetini tam anlamıyla bilmediğimiz için İslami kaidelere bakılırsa tahkik etmeye lüzum olmadan kuru temizlemeye elbise vesair şeyler verilebilir ve bundan dolayı herhangi bir mesuliyet yoktur. Kuru temizlemeye verilen elbiselerin necis (pis) olup olmadıkları ihtimal dahilindedir, kesin değildir.
İslamiyet, mensuplarına karşı müsamahalı bir dindir, kolaylık dinidir; çok meşakkat yükleyen bir din değildir. Onun için Şer’i delillerle sabit olmadıkça, tahkik etmeye de lüzum ve ihtiyaç yoktur. Bunun fıkıhta bir çok misalleri vardır. Mesela; gayri Müslimlerden gelen elbiseleri giyiyoruz. Belki o elbise ile beraber içki içmiştir, o elbise necis olmuştur… falan. Biz onda leke gibi şeyler bulamadığımız zamanda onu temiz kabul ederiz.
Başka bir misal: Kullanılmış bir halı aldık, bunu yıkamalıyız! Neden? Çünkü resmi dairelerde bunları yerlere seriyorlar, üzerine ayakkabı ile basıp geziyorlar. Peki üzerinde ayakkabı izi veya başka tür necaset izleri görüyor musun? Hayır. İşte bu durumda onu temiz kabul ediyoruz.
Tekrar kuru temizlenmeye dönelim. Benim kuru temizlemeciye verdiğim temiz bir elbise veya eşya ile yıkanan diğer şeylerin hepsinin olma ihtimali var mıdır? Vardır. İşte bu ihtimaller sebebiyle “haramdır” diyemiyoruz. Ama bir şahıs takva icabı, kendi temizliğini kendisi yapar, kuru temizleyiciye gitmez, ona bir sözümüz yok. Fakat bunu ilan etmek durumunda çok müşküller olur. Kuvvetli bir şer’i delil de yoktur. Öyleyse haram denilemez. Sonra fıkıhta şöyle bir durum vardır:
İnsan, gözüyle gördü ki bir buğday yığını bir hayvan tarafından kirletildi. Daha sonra buğday birbirine karıştı. Bu buğdayda birkaç kişi arasında ortaklık usulüyle elde edilmiş olsa, ortaklar hisselerini aldıktan sonra her birisi kendi payına düşeni öğütüp yiyebilir. Çünkü bu ortaklardan her birisi olur ki, necasetli buğday ihtimalen diğerine gitti derler. Dolayısıyla hepsinin paylarına düşen buğdayı öğütüp yemeleri helal olur. Çünkü burada yakin yoktur, ihtimal vardır.
Bir zamanlar çoğunluktaydı, şimdi başka vasıtalarla da olabiliyor. Harmanlarda döğen kullanılırdı ve döğeni de at, öküz… gibi şeyler çekerdi. Bunların hasat ettikleri ekinleri kirlettikleri olurdu. Diyelim ki bu harmanın, hasadın sahibi bir kişidir. O harmandan elde edilen hasattan o kişi pis olduğu tahmin edilen miktardan arta kalanı öğütüp yiyebilir. Arta kalan o miktarı gıda maddesi olarak yıkamadan yemek helal olmaz. Çünkü o kısmın temiz olmadığı yakin haline gelir. Bu sebeple yemesi caiz olmaz.
Beş kap yemek olsa da bunlardan birine murdar bir madde (faraza içki) dökülse, hangisi olduğu da bilinmese.. tek bir kişi bu beş kabın dördünü yer birini bırakır. Eğer beşini de yerse, içkili yemeği yemiş olması yakin halini alır. (kesinleşir) Ama bir kabını yemeden bırakırsa, o kap içki dökülen kap olabilir ihtimaliyle diğerleri helal olur. Tek bir kişi değil de beş kişi ayrı ayrı yeseler, her birinin yemesi, içkilinin diğerine gitmesi ihtimaline binaen caiz olur.
Bakınız dinde ne kadar mesahama, ne kadar kolaylık vardır.
Takvaya gelince: Bir husustaki şer’i deliller birbirine muaraza ettiği zaman takvanın yeridir. Fakat bir husus vardır ki, hiçbir şer’i delile dayanmıyor, ihtimale dayanıyor. Belki böyle olmuştur gibi.. İşte orada takva yoktur, o zaman şüpheye girer. Şüphenin sonucu da pek iyi bir şey değildir.
Bugün Müslümanların durumu gayet güçtür. Faizli işlem almış yürümüş, mağazalardan yapılan alış veriş, diğer şeyler hepsi kökten bozuktur. Helal haram birbirine karışmış durumdadır. Allah c.c. yardımcımız olsun.
Alınan maaşlar da öyle helali haramı birbirine karışmış durumda. Ama alınan maaşın ayn-ı haram olduğuna kanaat getiremiyoruz ve belki helal tarafından gelmiştir ihtimaliyle caiz oluyor. Hiçbir şey haramdan hali değildir. Tam manasıyla helal denilebilecek bir durum yoktur. Eğer böyle ruhsatlar olmasa ne yapardık bilmem? Haramlığı kesin olarak göz görmediğimiz şeylere hüsnü zan ederek ve helaldir ihtimaliyle cevaz veriyoruz.
İmam-ı Gazali r.a.; “eğer bir hususta haramdır şeklinde zannı galip oluyorsa çekinmek takvadır. Yok galip olan zan helaldir şeklinde ise o hususun yapılması caizdir. zan müsavi (eşit) olursa (yani % 50 si helaldir, % 50 si haramdır şeklinde) takva itibarıyla çekinmek iyidir” diyor.
Devamında islamiyette iki şey vardır. Biri takva, diğeri ruhsat. Takva olanları tahkik etmeli, nasıldır? Nedir? Neredendir?… gibi. Bir de şeriatın zahiri vardır. Bir hususta herhangi bir emare yoksa onu tahkik etmeden yiyip içebilir, kullanabilirsiniz. Bu da ruhsat tarafıdır.
Bu kuru temizlemede de mademki çeşitli ihtimaller vardır. Haramdır diyemeyiz caiz oluyor.
Fakat şahıs kendisini çekindirse, elbisesini ve eşyasını kuru temizlemeye vermese, bunda bir beis yoktur, vermeyebilir. Daha da iyidir ve bu kendi nefsine kalmış bir şeydir. Ama haramdır, caiz değildir diyerek genelleştiremeyiz. Haramdır fetvası verilirse, çok meşakkat olur ve bu fetvaya uyulmayabilir.
Muhammed Emin ER