NORŞİN MEDRESESİ VE ÂLİMLERİ

Norşin, bugün Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı bir köydür. Norşin Medresesi öteden beri bölgenin en meşhur ilim merkezlerinden biri olarak bilinmektedir. Bu medrese, Seyda unvanıyla bilinen Şeyh Abdurrahman Taxî (ö. 1304/1886) ile başlamış ve “Hazret” lakabıyla tanınan oğlu Şeyh Muhammed Diyaüddîn (ö. 1342/1923) ile meşhur olmuştur. Medreseyle birlikte birbirini tamamlamak üzere Nakşibendî/Halidî Tarikatı doğrultusunda kurulan “Divan/Dergâh” da Şeyh Abdurrahman tarafından inşa edilmiş ve ondan sonra divana oğlu Hazret oturmuştur. Hazret’ten sonra bu divanda oturan en meşhur şahsiyet Şeyh Masum’dur.

Bölgenin zeki öğrencileri genellikle Norşin Medresesi’ni tercih ettikleri için burada çok sayıda âlim yetişmiştir. Bunlardan biri olan Mela Sadreddin Öztoprak şunları söylemektedir: “Yaş 13, istikamet Norşin. ‘Büyük balıklar büyük denizde yetişirler’ diye bir söz vardır. Ben de iyi bir hoca olayım, en azından öyle bilineyim diye Doğuda ilim-irfan merkezi olarak bilinen Norşin’e gitmeliydim. Norşin hem kemiyet (nicelik) hem keyfiyet (nitelik) bakımından yüksek seviyede bir öğretim ve eğitim yuvasıydı. Norşin’de halk arasında Mala Hezret (Hazret Ailesi, Hazretgiller) denilen medreseye öğrenci olarak kabul edilmem benim için büyük bir mazhariyet idi”.

Özellikle 1928 Harf Devrimiyle beraber Arapça eğitimin yasak olduğu yıllarda Norşin Medresesi Şeyh Masum (ö. 1971) öncülüğünde her türlü tehlikeyi göze alarak büyük fedakârlıklarla eğitimini sürdürmüştür. 1955’li yıllara kadar Norşin’in asıl yerlisi olan ve Subaşı Ailesinden Mela Baki ve Seydagil Ailesinden Şeyh Maşuk gibi müderrislerin Norşin Medresesi’nin ilerlemesinde ciddi emekleri olmuştur. Medrese eğitiminin yasaklandığı ve bu yasağa uymayanların çeşitli şekillerde cezalandırıldıkları o süreçlerde bile Norşin Medresesi’nde 250 kadar talebe eğitim alıyordu. Ancak Şeyh Maşuk’un tasavvufla meşgul olmasından ve Mela Baki’nin de vefat etmesinden sonra aileden müderrislik yapabilecek fazla kimse kalmadığı için medrese eski gücünü kaybetmiştir. Fakat eskisi gibi olmasa da, medrese hizmetleri bugün de “Hazret”in soyundan gelen ve “Mala Hezret” olarak bilinen aile fertleri tarafından devam ettirilmektedir.

Nakşbendî-Halidî tarikatının en önemli dergâhlarından biri olan Norşîn Dergâhı ve Medresesi’nde görev yapan Şeyh Abdurrahman Taxî, Şeyh Fethullah Verkanisî, Şeyh Muhammed Diyaüddîn (Hazret), Şeyh Masum, Şeyh Maşuk gibi âlimler sayesinde kısa sürede bir ilim merkezi haline gelmiştir. Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e geçiş yıllarında gerek dergâh ve medrese fonksiyonuyla, gerek Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’ndaki rolüyle, gerekse Suriye’ye kadar uzanan geniş bir coğrafyada sosyal, dini, siyasi ve hatta askeri alandaki etkileriyle çok önemli bir mekândır ve önemini eskisi kadar olmasa da bugün de devam ettirmektedir. Şeyh Abdurrahman Taxî bir süre Tax köyü başta olmak üzere değişik yerlerde irşad ve eğitim hizmetleriyle meşgul olduktan sonra Norşin’e giderek yaklaşık 1875 yılında Norşin Dergâhı ve Medresesini kurmuştur. Onun döneminde tek katlı iki oda şeklinde yapılan dergâh (medrese), oğlu Muhammed Diyaüddîn döneminde iki katlı hale gelmiştir.

Günümüzde Norşin Şeyhleri denildiğinde yalnız tasavvufi hizmetler değil, aynı zamanda medrese hizmetleri de anlaşılmaktadır. Halen Norşin şeyhleri olarak bilinen aile tarafından yürütülen dört ayrı medresede eğitim faaliyetleri sürmektedir. Kuruluşundan bu yana dergâh ve medrese olarak kullanılan binada, hizmet veren Şeyh Nureddin, babası Molla Masum gibi tasavvufî icazet almamışsa da müderrislik yapmakta ve bazı zikirleri yaptırmaktadır. Bunun yanında Şeyh Fadlî’nin oğlu Şeyh Alamudddîn, Şeyh Muhammed Ziyaeddîn ailesinden Şeyh Takyeddin ve Molla Abdulkerim tarafından yürütülen üç medrese daha bulunmaktadır. Mevlana Halid’den Şeyh Maşuk’a (ö.1975) kadarki Norşin Dergâhı silsilesi şu şekildedir:

1. Mevlana Halid                                                             (ö. 1827)

2. Seyyid Abdullah Şemdinî/Nehrî                          (ö. 1813)

3. Seyyid Taha Hakkarî/Nehrî                                    (ö. 1852)

4. Seyyid Sibğatullah Arvasî (Gavs-ı Hizanî)          (ö. 1870)

5. Şeyh Abdurrahman Taxî/Seydayê Taxî             (ö. 1886)

6. Şeyh Fethullah Verkanisî                                        (ö. 1899)

7. Şeyh Muhammed Diyaüddîn (Hazret)              (ö. 1923)

8. Şeyh Ahmed Haznevî                                              (ö. 1950)

9. Şeyh Maşuk                                                                 (o. 1975)

Norşîn halifeleri yoluyla şu dergâhlar kurulmuştur:

Tekke/Dergâh                  Yeri                                       Kurucusu

Coxreş Dergâhı                Erzurum -Karaçoban      Şeyh İbrahim Çoxreşî

Oxîn Dergâhı                     Bitlis/Mutki                        Şeyh Fethullah Verkanisî

Taşkesenli Dergâhı         Erzurum                              Şeyh Ahmed Taşkesenli

Zokayd Dergâhı                Siirt-Kurtalan                     Şeyh Abdulkahhar

Cezni Dergâhı                   Batman-Kozluk

Hazne Dergâhı                 Suriye                                  Şeyh Ahmed Haznevî

Menzil Dergâhı                 Adıyaman-Kâhta             Seyyid Abdulhakîm Bilvanisî

Tillo Degâhı                        Siirt-Tillo              Şeyh Maşuk’un halifesi Molla Burhan

Norşin Dergâhı’nın kurucusu olan Şeyh Abdurahman Taxî hem bir şeyh hem de âlim bir müderristir. Bu yönüyle birbirinden ayrılmaz şekilde dergâh ve medrese hizmetleri birlikte ve büyük bir titizlikle yürütülmüş ve dergâhın kuruluşundan itibaren tesirleri günümüze kadar ulaşmıştır. Bu bakımdan Norşin Dergâhı, doğudaki en önemli Nakşbendî-Halidî dergâhlarından biri olarak varlığını sürdürmüştür.

Norşin Dergâhı ve Medresesi’nden az veya çok kalarak istifade etmiş birçok şahsiyet vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

Said Nursî,

Şefik Arvasî,

Mela Sadreddin Yüksel,

M. Mazhar Taşkesenlioğlu,

Halil Günenç,

Şeyh Alaeddin Oxînî,

Şeyh Muhammed Asım Oxînî,

Mela Salih Botî,

Mehmet Emin Er,

Ali Arslan,

Ahmet Meylanî,

Hasip Seven,

Mela Muhammmed Şirin,

Mehmet Çağlayan,

Abdulkerim Saruhan,

Mela Burhan Mucahidî.

Bu şahsiyetlerin dini düşüncelerinin oluşumunda Norşin Dergâhı’nın büyük tesiri olmuştur. Orneğin Tax ve Norşin Medreselerinde okuyan Said Nursi şunları söylemektedir:

“Eğer istersen hayalinle Norşin karyesindeki Seyda’nın meclisine git bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melaikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir: Göreceksin ki akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar…” (Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, İstanbul: Envar Neşriyat, 1995, s. 263)

NORŞİN MEDRESESİ’NDE İZ BIRAKAN ÂLİMLER

Norşin Medresesi ve Dergâhının kurucu Şeyh Abdurrahman Taxî olup, ondan sonra müderrislik ve şeyhlik görevlerini üstlenen şahsiyetler sırasıyla şunlardır:

Şeyh Fethullah Verkanisî,

Şeyh Muhammed Diyaüddîn (Hazret),

Şeyh Masum,

Şeyh Maşuk

Şeyh Nureddin

Şeyh Abdurrahman Tâxî (ö. 1304/1886)

Hayatı

Aslen Şirvan’ın Mavit (Pirinçli) köyünden Heseman Aşireti’nden olan ve 1247/1831 yılında burada doğan Şeyh Abdurrahman, “Mala Sofiyan” (Sofigiller Ailesi) olarak bilinen bir aileye mensuptur. Şeyh Abdurrahman’ın babası Molla Mahmud, annesi de Molla Muhammed Efendi’nin kızı Meyasin Hanım’dır. Tax Köyü ile Norşin’de müderrislik yaptığı için Taxî ve Norşinî nisbeleriyle;  güçlü müderrislik yönünden dolayı da “Seyda” unvanıyla meşhur olmuştur. Bir rivayete göre Taxî irşad için Verkanis Köyüne gittiğinde, sonradan halifesi olacak Şeyh Fethullah Verkanisî’nin dedesi Şeyh Muhammed’in kabrini ziyaret etmiş, kabirdeki zat kendisine “Seyda” diye hitap etmiş ve böylece artık halife ve müridleri arasında “Seyda” lakabıyla anılmıştır.

Seydayê Tâxî, ilim ve tasavvuf ile meşgul olan bir aile ortamında 1247/1831-32 yılında doğmuştur. Bölgedeki yaygın inanca göre doğan bebeğin göbeği, ilerideki yaşamını etkilemesi ümit edilerek sembolik nesneler üzerinde kesilirdi. Bu bağlamda ileride aşk ve muhabbet ehli olması için Taxî’nin göbeği de Mevlana Abdurrahman Camî’nin Yusuf ile Züleyha adlı eserinin üzerinde kesilmiştir.

 

 İlk tahsiline babasının yanında başlayan Taxî, çevre köylerdeki birçok medresede ilim tahsil etmiştir. Ders aldığı müderrislerden bazıları şunlardır:

 

Molla Abdüssamed Îronî,

Molla Muhammed Ziyaeddin Arvasî,

Mevlana Abdurrahman Nemirî el-Hizanî,

Molla Abdurrahman Tîlî/Melekendî

Taxî medrese tahsilini tamamladıktan sonra babası ve çocuklarına tahsis edilen İspayirt’teki Tax Medresesi’nde müderrislik yapmaya başlamıştır.

Seyda lakabıyla meşhur olan Taxî, önce Kadirî Tarikatından Abdurrahman Halis Talebanî’nin (ö. 1858) halifesi olan Şeyh Hacı Emin Şirvanî’ye bağlanıp ondan Rüfaîlik Tarikatını almıştır. Amncak bir süre sonra Talebanî bu halifesini irşaddan menedince Taxî de yeni bir mürşid arayışına girmiş ve neticede yine Kadirî Tarikatından Şeyh Hamza Tillovî’ye, sonra da Şeyh Nureddin Birîfkanî’nin halifesi olan Şeyh Abdülbari Çerçahî’ye intisap etmiştir. Çerçahî’nin yanında amelini tamamlayınca Şeyh Nureddin Brîfkanî hemen Çerçahi’ye haber göndererek ona hilafet verilmesi talimatında bulunmuştur. Böylece Kadirî halifesi olarak irşadla meşgul olan Taxî bu arada Seyyid Sibğatullah Arvâsî’nin müridlerinden Süleyman Erbûsî vesilesiyle Kulat köyüne gider ve Arvasî’yi ziyaret eder. Bu ziyaretinde kendi ifadesiyle bazı keşiflere şahit olur ve Arvasî’den çok etkilenir. Köyüne döndükten sonra hilafet aldığı Kadirî mürşidi Şeyh Abdülbari Çerçahî’ye durumu anlatır ve kendisinden izin ister. O da Şeyh Abdulkadir Geylanî ve Şeyh Nureddîn Birîfkanî’yi inkâr etmemek şartıyla ona izin verir.

Büyük bir arzu ile Arvasî’nin yanına varan Taxî, ailesini bırakıp Kulat’ta kalmaya karar verir. Bir müddet tasavvuf eğitimi aldıktan sonra şeyhi ondaki hasret, iştiyak ve muhabbet duygularını artırmak gayesiyle onu Hizan’a bağlı İspayirt nahiyesine “kadı” olarak görev yapmaya gönderir. Burada iki yıl kaldıktan sonra tekrar Arvasî’nin yanına döner ve eğitimine devam eder. Dokuz yıl daha bu şeyhinin dergâhında hizmet eder ve sülûkunu tamamladıktan sonra 1868 yılında 37 yaşında iken hilafet alır.

 

 

Hilafet aldıktan sonra Bitlis ve Muş’a bağlı birçok köy ve ilçede irşad için gezen Taxî, 1870 yılında şeyhi vefat edince Gayda köyüne gelip buradaki tekkede postnîşîn olan şeyhinin çocuklarına irşad faaliyetleri hususunda destek olur. Ancak kısa süre sonra dergâhı, şeyhinin oğlu Şeyh Celaleddîn’e bırakarak Gayda’dan Tax köyüne geçer ve burada müderrislik ve irşad ile meşgul olur. En sonunda Norşin’e geçen Taxî, burada Norşin Medresesi ve Tekkesini kurar. Bunun 1875 yıllarına tekabül ettiği tahmin edilmektedir.

Şeyh Abdurrahman Taxî, medrese ve tekkesinde müderrislik ve irşad ile uğraşırken bölgedeki siyasi ve sosyal gelişmelere de kayıtsız kalmamıştır. Nitekim kendi dönemine denk gelen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında, mürid ve halifelerini cihada teşvik etmiş ve kendisi de cihada katılmıştır. Cihada katılmanın farz-ı ayn olduğunu belirten ve 300-400 kişiyi toplayıp savaşa katılan Taxî, kim olursa olsun hiçbir bahane ile cihattan geri kalınmaması gerektiğini söyler. Cihada katılan halife ve müridlerin komutanlığını ise topladığı 1440 asker ile şeyhinin oğlu olan Şeyh Celaleddin yapmıştır.

++++++++++++++++++++++++++++++++++++

kaynak Prof Dr  Kadri Yılıdırım- guneydoguguncel.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir