SORU: Seydâ, İbnTeymiye’nin tasavvuf anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
M. EMİN ER: İbnTeymiye, sûfîdir. el-Fetâvâadlı eserinin on birinci cildinde diyor ki: Sahâbiler ve Tâbiûn zamanında hemzâhir hem de bâtın vardı. Daha sonra bâtın terkedildi ve insanlar zâhirle meşgul olmaya başladı. Bazı fasıklar İbnTeymiye’ye “siz niçin Hasan Basrî gibi olmuyorsunuz?” dediler. Dedi ki, “onlar sûfîdirler.” Evvelden ehl-i tarik’azâhid ya da âbid ıstılahlarını kullanıyorlardı. Sûfî ıstılahı o zaman çıktı. Bunlar zâhir ve bâtını terkettiler ve bâtınla meşgul olanlarasûfî dediler. Hakikî sûfîler kendi aralarında bir takım ıstılahlar kullandılar. Bazıları bunlar hakkında “bunlar sahâbîlerden daha efdaldir” dedi. Bir taife de “bunlar zındıklardandır ve iblisten daha kötüdürler” dedi. Fakat ne onların ne de bunların
dediği gibidir; içlerinde zındık vardır, sıddık vardır… İyi vardır, kötü vardır. O zındık olanlar da ehl-i tasavvuf değildir; haricen girmişlerdir ve tasavvuf davasında bulunmaktadırlar. İbnTeymiye, hakikî tasavvufamu’tekiddir; o tasavvufu kabul eder fakat sahtesûfîlerin aleyhindedir. İbnTeymiye tasavvuf konusunda ne ifrattadır, ne de tefritte… Hususan
Abdulkadir el-Cîlânî’ye çok hürmeti vardır. Fakat yoldan çıkmış ancak tasavvuf davasında bulunan kimselerin aleyhindedir. İbnTeymiye’nin tasavvufa karşı olduğunu söylemek yanlıştır; işte kitapları yanımızda; el-Fetâvâ’nın on ve on birinci ciltlerinde tarikattan bahseder. Fakat o sahte sûfîlerin aleyhindedir.