- Bu konu 7 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 7 ay 3 hafta önce İbrahim Halil ER tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
Mart 30, 2024: 8:27 am #641İbrahim Halil ERAnahtar yönetici
Seyda, râbıtayı nasıl tarif ediyorsunuz?
MUHAMMED EMİN ER: Bizde râbıta, muhabbet manasında olan râbıtadır. Mürid şeyhini, ana-babadan daha ziyade sevmeli ve onun emrini yerine getirmelidir… Çünkü anababa insanın dünya hayatına; şeyh ise âhiret hayatına sebeptir. Öyleyse şeyhin söylediği söze “yok” denmemeli; derhal yerine getirilmelidir. Fakat şeyh, şeyh olmalıdır. Yani şeyh; ilim, amel ve ihlas sahibi olmalıdır… Şeriata ve Hz. Peygamber’e bağlı olmalıdır. Mürid öyle bir şeyhi bulmuşsa ona teslim
olmalıdır. Teslimiyet olmazsa, yüz sene müritlik de yapsan bir faydası olmaz… Teslimiyet ve muhabbet lazımdır. Mürid şeyhini ana-babasından daha fazla sevmelidir. İlim, amel, ihlas, tarikat ve sünnete ittiba sahibi bir şeyhe teslim olunduğunda kısa bir zamanda maksada vasıl olmak mümkündür. Ama “ben kendi kendime bu işi yaparım” derseniz bu çok zordur. Ancak Gazzâlîler gibi olursan kendini kurtarabilirsin yoksa mürşidiniz olmazsa bataklıkta kalakalırsınız.
Az önce de söylediğimiz üzere râbıta, muhabbet bi’ş-şeyhdir. Müridin şeyhini azim bir muhabbetle sevmesidir… Ana-babasından üstün tutmasıdır. Her şeyde olduğu gibi râbıtanın da meşru olanı vardır fakat meşru olmayanı da vardır.
Şeyhin suretini karşısına getiriyor. Onun alnına bakıyor… Gözleri kapalı olarak şeyhin alnından bir nurun geldiğini hissediyor… Kalben yardım talep ediyor. Böyle bir şeye de râbıta deniyor. Sanki daima şeyhinin ruhaniyetiyle beraberdir. Böyle çeşitleri de var râbıtanın…
Fakat İstifâza(إستفاضة) manasındaki râbıda bidattir. Hâlis râbıta kalbin bir şeye bağlanmasıdır. Bir kimse para kazandığı işini seviyor, diğeri karısını seviyor ve onu daima hatırında tutuyor… İşte bu, râbıtadır. Hiç râbıta yapmayan var mıdır? Şakî kimseler,
bazı haramları sürekli hatırında tutuyor; bu da bir râbıtadır. Fakat tasavvuftaki râbıta Allah Teâlâ’yı daima tefekkür etmek, O’nu mütemadiyen hatırda tutmaktır… Zâhirin halk ile; bâtının Allah Teâlâ ile olmasıdır… Meşru râbıta budur.
İkinci Cihan Harbi sırasında Suriye’de Şeyh Ahmed Haznevî’yle tanıştım. Çocukken kendi kendime Osmanlıca öğrendim. Osmanlıca kitapları okumaya başladım. Müzekki’n-Nüfûsadındaki kitap elime geçti. O kitap beni tarikata ısındırdı. Ondan sonra nerede bir şeyh görsem gidip ziyaret ederdim. O kitapta yazan şartları hâiz bir şeyh bulamadığımdan
dolayı tarikata girmiyordum. Zaten gerçek bir mürşid-i kâmil kibrit-i ahmer gibi nadir ve azizdir.Mart 30, 2024: 8:38 am #659İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiGerçek tasavvuftaki rabıta asıl, değil vesiledir. m.emin
Mart 30, 2024: 8:39 am #660İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiSORU: HOCAM BİZE RABITAYI ANLATIR MISINIZ?
M. Emin ER: rabıta, lügatta bir şeyi bir şeye bağlamak, ıstılahta ve tasavvufi ma-nada, müridin mürşidini cemalen karşısında ve iki gözü arasında bir nur gibi hissederek düşünmesi ve öylece tefekküre dalmasıdır. Veya şeyhinin hal ve hareketlerini tamamen aklında tutarak, tefekkür ederek, kendi hareketlerini şeyhinin hareketlerine benzetmesidir. Şeyhim böyle yedi, böyle içti, böyle hareket etti diyerek kendisini de o hareketlere benzetmesidir. Bu tür düşünmeye de rabıta diyenler olmuştur.
Rabıta meşrudur diyenler “sadıklarla beraber olmak” ayetini delil göstermektedir-ler. Sadıklarla beraber olmak, ya maddeten ya manendir. Kişi bedenen sadıklarla be-raber olur, onların sohbetlerine iştirak eder ve onlara hizmet ederse, maddeten beraber olur. Manevi beraberlik ise; Kişinin sadık zatın veya zatların huzurunda bulunuyor-muşçasına, onların sohbetindeymişçesine tefekkür etmesidir. Bir de: ‘Eğer Allah’ı se-viyorsanız, bana ittiba ediniz ki, Allah da sizin günahlarınızı mağrifet buyursun’ ayetini rabitaya delil göstermişlerdir. İttiba için iki şarta ihtiyaç vardır: ya bizzat tabi olunacak zatı görmesi veya onu hayal etmesi. Şimdi biz ümmet için Resulullah s.a.s’ı dünya gözüyle bizahiti görmek mümkün olmadığından hadis-i şeriflerin ve şemal-i Resulullah’ın ışığı altında peygamber efendimizi gözlerimizle, kalbimizle ve aklımızla hayal ediyoruz ve öylece sünnet-i seniyyelerine yapışmak istiyoruz. İşte bu yapılan rabıta manasında Resulullah’a ittibadır.
Şimdi bir şeyh ders tarif ederken işte böyle hareket edeceksiniz dese ve onu göre-meyen müridler de öylece hayal etse ve rabıta etseler şeyhlerine ittiba etmiş olurlar. Şeyhini görenlerde zaten şeyhini gözünün önüne getirerek, kendilerine verilen dersleri – ki bu dersler kulu Allah’a daha kolay yaklaştırabilmek içindir- yapmaktadırlar. İşte biz buna rabıta diyoruz.
Mesela Resulullah s.a.s. efendimiz hadis-i şeriflerinde ‘Ölümü çok çok düşününüz’ buyurmuşlardır. Şimdi ölümü düşünmek nasıl olacak? Elbette insan öldüğünü göz önüne getirecek, kefenlendiğini, gasledildiğini, cenazesinin kılındığını ve mezara defnedildiğini düşünecek. Bu neyle olur? Ölümü hayal etmekle, ölümle rabıtalı ol-makla mümkün olur. Zaten buna da tasavvufta ‘rabıta-i mevt’ demişlerdir.
Hadis-i Buhari’de de Hz. Ebu Bekir-i Sıdık r.a: ‘ Ya Resulullah! Tuvalette dahi seni görüyor, gözlerimin önüne cemaliniz geliyor ve haya eyliyorum…’ buyurarak rabıtayı işaret etmiştir. Bu hadis sahih hadistir.
Kanaatimizce rabıtanın en güzel delili şudur: Sahabe-i Güzin efendilerimiz pey-gamberimizin sohbet halkalarında bulunurlarken kalben, söyledikleriyle beraber pey-gamberimizi düşünüp zikrediyorlar ve büyük bir huşu’u yaşıyorlardı. Hatta bir kısım sahabe, efendimize gelerek ‘ Ya Resulullah! Bizler münafık olmaktan korkuyoruz. Huzurunuzda bulunduğumuz vakit sizleri kalpten düşünüyor ve zikr ile kendimizden geçiyoruz. Ama sizden ayrılınca bu durumu yaşayamıyoruz. Nifak mı oluyor korku-sunu yaşamaktayız.’ dediklerinde, peygamber s.a.s efendimiz: ‘Öyle düşünmeyin. Çünkü sizlerin o haliyle melekler musafaha ediyordu’ buyurdu. Kanaatimce bu en gü-zel delildir. Çünkü Resulullah’ın huzurunda da, ayrıldıklarında da rabıta ve zikir yapmıştır sahabe efendilerimiz.
Peygamberimizin yolunda giden ulema ve Salihlerimizde de, ümmetin yol göste-ricileri ve önderleri olduğu için irsen bu hal onlarda da bulunur. (peygamberin varisleri olması dolayısıyla) Yani bu gibi zatların yanında hep Allah c.c. hatıra gelir. Zikir hatıra gelir. Hadis-i şerifte de: ‘Sizin en faziletliniz, görüldüğünde Allah hatıra gelendir’ buyrulmuştur. Demek ki, herhangi bir şahsı gördüğümüzde Allah ve Resulü hatırımıza geliyorsa ve onun hali bizi takvaya sevkediyorsa o zat ümmetin ulularındandır, ulemadandır, sulehadandır. Bu gibi zatların yanından ayrılıp onların hallerini hatırı-mızda tutsak yani rabıta kursak yine Allah ve Resulü ve takva hatırımıza gelir. Şimdi bundan güzel bir şey olur mu?
Demek ki rabıta: Şeyhin suretini düşünmeyi, göz önüne getirmeyi vesile ederek, Allah ve Resulünün hatırlanmasına, zühd ve takvaya sevk etmektedir. Allah’tan gafil olmamayı kazandırmaktadır. Bunlar zaten kitap ve sünnetle emir olunan hususlardır.
Gerçek tasavvuftaki rabıta asıl, değil vesiledir. Bu da zaten şeyh ve mürit tarafın-dan bilinir. Ben bu konuda rabıtayı kabul etmeyenlere cevap olsun diye Suriye, Ürdün, Mısır ulemasına altı kadar mektup yazdım. Hepsi de zikri, neyfü ısbatı, rabıtayı kabul ettikleri ve bunların meşru olduklarını beyan ettiler.
Rabıta tasavvur etmektir. Cenab-ı Allah’ın dışında her şey tasavvur ve tahayyul edilebileceğinden şeyhin de tasavvuru, rabıta kurularak tahayyülü meşru görülmüştür.
Şimdi bu güzel vesileye karşı çıkanlara söylenecek şey: Allah kendilerine akıl versin, idrak ve anlayış versin.Mart 30, 2024: 8:39 am #661İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiSORU: Hocam rabıtanın gayr-i meşru, haram ve şirke götürücü şekilleri de oluyor mu?
M. Emin ER: Tabi. Rabıtayı maksat edinirsen, maksut bilirsen… Müritler rabıta ve tesbihatlarının sonunda ‘ilahi ente maksudi ve rızake matlubi’ derler. Ayrıca rabıta herkese yapılmaz. Büyük zatlara, Salih kişilere rabıta edilir. İstikameti, fikri, zikri, gö-rüşü bozuk olana rabıta yapılmaz. O zaman bilmeyerek rabıta yaptığı kişi yüzünden insan Allah muhafaza itikaden tehlikeye girer.
Bir de cebinde, yanında resim taşıyarak ve karşısına resim koyarak rabıta edenler var ki, bu çeşit rabıta kesinlikle haramdır. Ve insana fayda yerine zarar verir. Avamdan bazı kişiler namazda bile rabıta yapıyorlarmış bu çok tehlikelidir. Kişi namazda fatiha’yı okurken ‘iyyake na’budu ve iyyake neste’in’ dediği anda şeyhiyle rabıtalı olursa bu şirke kadar götürür, insanı. Çünkü şeyhine ibadet etmiş ve şeyhinden yardım istemiş olur. Bunlar korkunç şeylerdir. Allah muhafaza buyursun.
İmam Gazali rh.a.’in buyurduğu gibi: ‘İnsan namazda huşu’lu olabilmek için ya-nında veya arkasında şeyhini veya o yörenin en alimi, salihi kişiyi düşünürse bu caiz-dir. Çünkü onu yapmakla namazda huşu’ sağlamaktadır. Bu çeşit rabıta da, sürekli zihninde tutarak değil, yanında o zat varmışçasına düşünülerek yapılır. Kalpte tutarak değil. Yani kişi kendisini Salihler meclisindeymiş gibi düşünüyor ve onlarla birlikte Allah’a ibadet ediyormuş gibi kabul ediyor.Mart 30, 2024: 8:39 am #662İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiRabıta tasavvur etmektir. Cenab-ı Allah’ın dışında her şey tasavvur ve tahayyul edilebileceğinden şeyhin de tasavvuru, rabıta ile olur.
Mart 30, 2024: 8:40 am #663İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiAvamdan bazı kişiler namazda bile rabıta yapıyorlarmış bu çok tehlikelidir.
Kişi namazda fatiha’yı okurken ‘iyyake na’budu ve iyyake neste’in’ dediği anda şeyhiyle rabıtalı olursa bu şirke kadar götürür, insanı.
- Bu yanıt 7 ay 3 hafta önce önce İbrahim Halil ER tarafından değiştirildi.
Mart 30, 2024: 8:40 am #664İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiBir de cebinde, yanında resim taşıyarak ve karşısına koyarak rabıta edenler var ki, bu kesinlikle haramdır. insana fayda yerine zarar verir
Mart 30, 2024: 8:40 am #665İbrahim Halil ERAnahtar yöneticiBir de cebinde, yanında resim taşıyarak ve karşısına koyarak rabıta edenler var ki, bu kesinlikle haramdır. insana fayda yerine zarar verir
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.