HANOFER İSLAM MERKEZİ’NDE DERS
Rabıtatul Alemil İslam, bena Almanya Honofer’deki İslam Merkezi’nde müderris ve dai olarak görevlendirmek istedi. Kabul ettim ve Almanya’ya gittim.
Medreselerinde hem kızlara ve hem erkeklere ders vermeye başladık. Kızlarla erkekler arasında perde koydum ki birbirlerine karışmasınlar diye. 1991 tarihinde Almanya Hanofer’deki İslam merkezinde şu dersleri vermeye başladım: Tefsir, Fıkıh, Usul-u Fıkh, Lugat’ül-Arabiye, Akide. Cuma günü hariç her gün dersler devam ediyordu. Gelen sorulara da cevap veriyordum. Hanımlar perde arkasında dersleri dinliyorlardı. Cuma günleri de hutbe okuyup nasihatte bulunuyordum.
Çeşitli memleketlerden Almanya’ya gelenler evlenirken bizim merkeze gelirlerdi. Bizim merkezde kıyılan bir nikâh, kendi devletleri tarafından resmi nikâh olarak kabul ediyorlardı.
Ben de gayrı Müslümlerle evlenmiş olanların nikahlarını onları Müslüman edinceye kadar kıymıyordum. Çünkü burası darulharpti. Burada Müslümanlar gayrı Müslimlerin tesiri altındaydı. Gayrı Müslimlerle evlilik darulislamda geçerli olurdu. Darulharpte Müslümanlar zayıf olduğundan çocular onların etkisinde kalabilirdi. Bu nedenle doğru olmazdı.
Bu vesile ile onlara İslam’ı anlatıyorduk. Onlar arasında bu tebliğimizle Müslüman olan epey insan çıkıyordu.
Hanımlara Dersler
Bazı okulların bayan öğretmenleri, Cuma günü gelip vaaz ve hutbeyi dinlemek istediler. Ben de “örtülü gelirlerse kabul ederiz” dedim. Onlar da kabul edip geldiler. Bunlar Hıristiyan idiler. Cumadan sonra okuduğum hutbeyi bu hanımlara Almancaya tercüme ederlerdi. Kafalarına takılan bazı soruları sorar ben de cevaplandırırdım. Hatta bir defasında sordular:
-Selman Rüşdi görüşünü açıklamış. Neden Humeyni onun katli helaldir dedi? İslamiyet insanın düşünce ve görüşlerin ifade etmesine mani midir?
Ben de cevaben dedim ki:
-İslamiyet meşru olmak kaydıyla kişinin fikrine, görüşüne mani değildir. Bu ise semai bir dinin kitabını tahkir ettiğinden dolayıdır. Birisi sizin İncilinize hakaret ederse siz onu nasıl tutarsınız!
Bu cevabım üzere bir şey demediler.
Camilerde Dersler
Zaman zaman diğer bazı camilere de gidip Kur’an tefsirinden dersler yapardım. Zaten benim âdetimdendir, hiç bir grubu ayırmaksızın ve iltizam etmeksizin, her İslamî gurup insanların yanına gider görüşürdüm. Hatta beni Berlin’e davet ettiklerinde;
-Kimlerdensiniz? Hangi gruptansınız? diye sormadan davetlerine icabet ettim.
Başta Diyanet, Milli Görüş camileri olmak üzere diğer camilerde de konuşmalar yaptım. Hatta bazen bana sordular.
-Falan cemaatin camisinde vaaz etmişsin, bilerek mi bilmeyerek o camiye gittin?
Ben onlara şöyle cevap verirdim:
-Ben Müslümanların camilerini sorarım. Kimlerin camisidir diye sorman. Arzum Müslümanlar arasında birlik ve beraberliktir. Çünkü Müslümanlar kardeştirler.
Almanya’dan Amerika’ya Geçiş
Bilahare 1992’de, yani Hanofer’e geldikten bir sene sonra, Almanya’nın yabancılar dairesine bakan polis merkezinden bana dediler ki:
-Kenan Evren’le Diyanet Reisi (Tayyar Altıkulaç) buraya geldiler. Diyanet kanalı ile gelmeyen imam ve hocalara vize verilmemesini karara bağladık. Binaenaleyh siz Diyanet kanalı ile gelmedikçe biz vize veremeyiz.
Bunun üzerine oradan ayrıldım. Amerika bana sonsuz (süresiz) vize verdi. Oraya gittim. Orada da çeşitli ders, sohbet vb. çalışmalar yaptıktan sonra memlekete döndüm.
Fakat ben buradan ayrılmak zorunda kalmama rağmen buradaki görevli Rabıta’ya benim ayrıldığımı bildirmemiş. Rabıta da burada görevli olduğumuzdan dolayı bize maaş tahsis etmiş. Ben ayrıldıktan bir yıl sonra Rabıta’ya bidirdim. O zaman yapılan bu oyun ortaya çıktı.