KUR’AN ÖĞRETMEK VE OKUTMAK

İSLAM:  Bismillahirrahmanirrahim. Muhterem hocam! İslama göre Kur’an-ı Kerim veya diğer dini ilimleri öğretmek için ücret alınması caiz midir?

M. Emin ER: Evet, ücret alınabilir caizdir. müteahhirin uleması ezan okumak, kamet getirmek ve vaaz vermek için de ücret alınabileceğine dair fetva vermişlerdir.

 

İSLAM: Müteahhirin ulemasına göre caiz olmasının sebebi nedir?

M. Emin ER: Sahabeler ve Tabiin zamanında takva ehli insanlar çok olduğu ve bu zevatta dünyadan çok ahirete rağbet gösterdikleri için bu gibi vazifeleri kendilerine bir borç biliyor, bunların mukabilinde verilecek bir ücreti kabul etmiyorlardı. Müteahirin zamanına gelince insanların çoğu dünyaya meyletmeye başladılar. Bu tür vazifeler de parasız olunca yapılmıyor, muattal kalıyordu. Binaen aleyh ulema-i müteahhirin bu vazifeleri yapanların para almasını caiz saydılar ki, bu ibadetlere devam edilsin.

 

İSLAM: Bu husustaki hüküm mezheplere göre farklılık arz ediyor mu?

M. Emin ER: Hanefilere göre taatler (İbadetler) için ücret almak haramdır. Yalnız “zaruret halinde ücret alınabilir” hükmünü de kaydetmişlerdir. O zamanda dahi zaruret miktarınca caiz oluyor.

İmam-ı Şafii’ye göre şahıslar üzerine vacip olmayan şeylerden dolayı ücret almak caizdir. Kendisi  Şafii mezhebine mensup olan meşhur alim İbn-i Hacer Tuhfe adlı eserinde bu konuya temas ederken şöyle buyuruyor: “Ücret ile Kur’an-ı Kerim okumak ancak üç şart ile caiz olmaktadır.

  • Kabir üzerinde okumak
  • Ücret verecek insanın yanında okumak
  • Kendisine Kur’an okutulana niyet ederek okuyup sonunda dua etmek.

Bu üç şartı tahakkuk ettirmeden okunan Kur’an için ücret almak caiz değildir. Şartlarına riayet edilerek de olsa Kur’an okutmak yerine sevabını ölüye bağışlamak suretiyle sadaka vermek daha efdaldir.

 

İSLAM: O halde ücretle Kur’an okumanın hükmü ne oluyor?

M. Emin ER: Evet… Allame İbn-iAbidin’in tahkikine göre haramdır. Çünkü Kur’an okumakta zaruret yoktur. Ancak okutmakta vardır. Buna da, yani Kur’an okutmak için ücret almaya da müteahhirin zamanında cevaz verilmiştir.

İSLAM: Burada Kur’an okutmaktan kasdımız okutmak ve öğretmek oluyor değil mi?

M. Emin ER: Evet.

 

İSLAM: Peki, maalesef günümüzde çok yaygın bir şey var. Kendilerine mevlidhan, hafız veya kura ismini veren birtakım insanlar ücretini pazarlık usulüyle tesbit ederek hatim yapıyorlar, mevlid veya Kur’an okuyorlar.

M. Emin ER: Yukarıda da ifade ettiğim gibi İbn-i Abidin’in tahkikine göre bunların hepsi caiz olmayan şeylere dahildirler. O: “Selef-i Salihin zamanında böyle şeyler yoktu. Sadece öğretmek için ücrete cevaz verilirdi. O da müteahhirin zamanında gayrisi haramdı. Ama Kur’an okumak için ücret almak caizdir diye yazan bazı kitaplar var ki, bunlardan bir risaleyi ben de gördüm. Seraheten veya işareten Kur’an okumak için ücret almanın cevazına dair kırk adet delil getiriyor” diye yazıyor.

İbn-i Abidin hazretleri bu kırk delili tek tek inceliyor ve hepsinin temelde bir şahsa dayandığını ve o şahsın da ifadeyi okutmak yerine okumak şeklinde okuyarak hata yaptığını beyan ediyor.

İSLAM: Bu kesinlikle haram olunca böyle yapan insanların durumu ne oluyor?

M. Emin ER: Bu insan Kur’an’ı Allah rızası için değil de ücret için okumuş oluyor. Parayla okunduğu için ibadet de olmuyor. Kendisinden kabul olunmayan bir ibadet başkalarına da menfaat vermez. Onun için bu haramdır, caiz değildir.

Hatta riyakarlık olur.

Ama bir insan diyelim, dostlarından veya iyilik sahiplerinden birisi öldüğünde o ölü için Fatiha, Yasin, hatim okursa hem kendisi bolca sevap alır, hem de ölüyü faydalandırmış olur. Yok okuyup para almak istiyorsa, o merdutdur, aldığı para da haramdır.

İSLAM: Herhangi bir Müslüman yakınlarından birinin ölümünden sonra değişik gün ve tarihlerde yemekli hatim merasimleri tertip ediyor. Bu caiz midir?

M. Emin ER: Bu hususta meşru olan, yani İslam’a uygun olan sadakadır. Çünkü sürur için ziyafet verilir, şürur için değil …

Fıkıh kitaplarında şöyle demektedir: “Veliy-yi mevta mesnun olan definden sonraki ilk gece tasadduk etmek, bir şey bulamadığı halde iki rekat namaz kılıp, meyyitin ruhuna ihda etmektir. Defninden sonraki yedinci güne kadar imkana göre tasaddukta bulunmak müstehaptır. Meyyitin velisinin yemekler yapıp ziyafet vermesi mekruhtur.”

Bezzaziye kitabında şöyle buyuruluyor: “Birinci veya ikinci gün veya bir hafta sonra yemek vermek, mevsunlarda makbere taam nakletmek ve Kur’an okunması için davette bulunmak, hatim için veya En’am ve İhlas surelerini okutmak için Salihleri ve hafızları toplamak mekruhtur.

 

İSLAM: Efendim, bu aynı zamanda “bidat” olmuyor mu?

M. Emin ER: Malum… Yemek değil para vermiş olsa o da bidattır.

İSLAM: Kelime-i Tevhid hatmi yapılsa yine hüküm aynı mıdır?

M. Emin ER: Para ile veya daha umumi ifadesiyle ücretle yapılan her ibadet için hüküm aynıdır, değişmez. Kelime-i Tevhid de olsa haramdır. Hatta ücret mukabilinde bir İhlas da okunsa yine haramdır.

 

İSLAM: Bu durumda ücret alan ve veren her ikisi de mesul müdür?

M. Emin ER: Ücret veren ve alan her ikisi de mesuldürler. Çünkü verilmesi haram olanın alınması da haramdır.

 

İSLAM: Hatim merasimi için yemek yiyen ve yediren kişiler de mesul müdürler?

M. Emin ER: Hatim yapmanın karşılığında olursa mesuldürler. Fakat bu hususu biraz izah etmemiz gerekiyor. Ölü sahibi yemek verebilir. Ancak meşru olması için şu şekilde ifa edilmesi gerekir. Ölü sahibi ihlas şartıyla bir de müstehak olanlara vermek şartıyla yemek yedirirse mesul değildir, mebrurdur. Yani hayr ve sevap işlemiş olur.

 

İSLAM: Müstahak olanlardan kastettiğiniz fakir ve miskinler oluyor galiba?

M. Emin ER: Evet onlardır.

 

İSLAM: Okunan bu Kur’an’lardan, Kelime-i tevhidlerden ölüye fayda var mıdır?

M. Emin ER: Eğer riya ile ve dünya menfaati karşılığında olmamış ise fayda verir. Riya derken, sırf ölen filan için şu kadar hatim okudu, kelime-i tevhid çekti, yemek verdi desinler diye yapılan işleri kastediyoruz. Böyle olmayacak. Sadece Allah c.c. rızası için yapılacak. Menfaatten kastettiğimiz ise yukarıdan beri anlattığımız herhangi bir maddi menfaat için yapılan şeydir.

Demek ki riya veya menfaat olmaksızın okunacak ve yapılacak her şeyden ölü hissemend olur ve sevabından da istifade eder.

 

İSLAM: Ölen eş-dost ve akrabalar için ücretsiz ve yemeksiz bir hatim meclisi tertip edilse.

M. Emin ER: Bu, sair dini meclisler gibidir. Riya ve gıybet.. gibi illetlerden ari, sohbet ve dua gibi şeyleri müştemil olursa sevaptır, sevgi ve muhabbete vesile olur. Değilse sevap yerine günah olur.

 

İSLAM: Bu minval üzere “Ölüleriniz üzerine Yasin okuyunuz” hadisini nasıl anlamamız gerekir?

M. Emin ER: Ehl-i Sünnet ulemasının bu babdaki hadislerden çıkardıkları hüküm şöyledir: Ölüler için sadaka vermek, Kur’an okumak meşrudur. Sevabı onlara ulaşır. – İnsan için sa’yinden başkası yoktur – Ayetini delil getirerek itiraz eden muarızlarına çok çeşitli cevaplar vermişlerdir. Hülasası şudur: Ayet-i Kerime muhassastır, başka deliller onu tashih etmişlerdir.

 

İSLAM: Kırkıncı gece, elliikinci gece diye bir şey var mıdır?

M. Emin ER: Böyle bir şey yoktur. Bu hususta söylenen şeyler batıldır. Bu gibi batıl şeylerden sakınmak vaciptir ve bunun gibi hurafelere inanmak itikadi bakımdan çok mahzurludur. Bidatleri ele alan kitaplar bu hususları izah ederler.

 

İSLAM: Civarlarında bir ölüm hadisesi olduğunda diğer Müslümanların ölü sahiplerine karşı vazifeleri nelerdir?

M. Emin ER: Ölen kimsenin yakınlarının komşuları için onlara yemek göndermek, taziyede bulunmak, yani sabır tavsiye etmek ve yemek yemeleri için ısrar etmek – biz Allah’ın mülküyüz, ona döneceğiz- Ayetini zaman zaman tekrarlamak müstehaptır.

İSLAM: Ölen kişi hakkında yakınlarının üzerine düşen meşru vazifeleri de özetleyerek sohbetimizi noktalayalım isterseniz.

M. Emin ER: Ölünün kabirde rahat etmesi için ardında bıraktığı yakınlarının Allah’ın emirlerine imtisal edip, yasaklarından sakınmaları gerekir. Çünkü ölenlere haftada iki defa evladının amelleri arz edilir. Eğer iyi amel işlemişlerse sevinir, kötü ameller yapmışlarsa onlardan mahzun olurlar. Evlatları onların kesbi sayıldığı için onların hayır amellerinden dolayı müstefid olurlar. Sevap kazanırlar. İnsanın evladı ve zürriyeti kesbinden sayılır. Tebbet suresinde geçen “vema keseb” ibaresindeki “keseb” evlatların şekline tefsir edilmiştir.

Sonra eğer vasiyeti varsa vasiyetini ifa etmektir.

Baba ve dedelerinin dostlarını tekrar dost edinmek, onlara saygı ve hürmet göstermek gerekir. İbn-i Ömer r.a. rivayet ederler. İbn-i Ömer r.a. hac yolunda giderken, hayvanından inip karşıdan gelen birisini hayvanına bindiriyor, başındaki satığı çıkarıp onun başına sarıyor, kendisi de yaya olarak yürümeye başlıyor. Ona:

  • Buna bu kadar saygı göstermenizin sebebi nedir? Denilince:
  • Bu Ömer bin Hattab’ın dostlarındandır diye cevap verdi.

Yani Babamın dostu olduğu için bu hürmeti gösterdim demek istedi.

Ölen kişinin üzerinde borç ve zekat varsa, hac üzerine farz olmuş da gidememişse, üstelik vasiyet de etmemişse, arkada kalanların bunları eda etmeleri çok yerinde olur, çokça sevap kazanırlar. Çünkü vasiyet etmemiş olduğundan dolayı Allah-u Teala katında mesuldür. Bunlar kişi hayatta iken üzerine farz olduğu gibi, yapamadığı takdirde vasiyet etmesi de farzdır. “filana şu hayrı şöyle yapın, yol yapın, camiye verin, filanın hakkını yedim onu verin, oruç yedim fidyesini verin, yeminlerimin kefaretini verin …” diye vasiyet etmesi farzdır.

Vasiyet etmediği takdirde geride kalan akrabaları kendi mallarından ödeyiverirlerse çok sevap kazanırlar. Bu çok mühimdir.

Hanefi mezhebine göre geride kalanlar kendi mallarından değil de ölünün bıraktığı mirastan bile vermeseler mesul değildirler. Çünkü insan öldükten sonra mal varislerin oluyor ve onda hiçbir hakkı kalmıyor. Hatta elbiseleri bile varislerin oluyor. Sadece yıkayana bir miktar bir şeyler verebiliyor.

Şafii mezhebine göre vasiyet etsin etmesin ölünün varisleri zekat, borç … gibi şeyleri ifa ederler.

 

İSLAM: Bize bu kıymetli sohbeti lütfettiğiniz için Allah c.c. razı olsun diyoruz efendim.

M. Emin ER: Cümlemizden.

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir