İSLAM: Muhterem hocam, bize İslam’a göre resmin hükmünü ifade eder misiniz? Genel hatlarıyla.
M. Emin ER: Efendim, esasen resimler hakkında toplam 13 kadar görüş vardır. Bu görüşler içinde haram olduğuna ittifak edilen resim (ıstılah olarak) cüsseli, gölgeli resim (heykel)dir. Bunun dışındakilerde ihtilaf vardır.
Bir kısım ulemaya göre “işleme” ile yapılan; bazılarına göre gölgeli, bazılarına göre de ziruh (canlı) olanların yaşayabilecek şekilde resmedilmiş suretleri haramdır, yaşayamayacak şekilde resmedilmiş ise haram değildir… bu görüşlerden en ruhsatlı olanı sonuncusudur. Yani bir canlıyı öyle bir şekilde resmediyorsunuz ki o halle yaşaması mümkün değildir. İşte bu resme ruhsat verilmiştir. Mesela; yarım resim (vesikalık). Gerçi, baş tarafından yarım olarak çekilmişse o tür yarım resimde de ihtilaf vardır. Sırf o ruhsata dayanarak bazı hocaların, üstatların resimlerini bulunduranlar var. Fakat hilaftan hariç olmayan bu hal, takvaya da uygun değildir. Bir de o resimlere rabıta yapmak gibi şeyler duyuyoruz ki Allah c.c. muhafaza insanı şirke kadar götürür.
İSLAM: Ya cansızların resmedilmesi?
M. Emin ER: Bunun hiçbir mahzuru yoktur. Mahzurlu olan canlı varlıkların resmedilmesidir. Dereler, dağlar, ormanlar… resmedilebilir. Bunun caiz olmasında hiçbir hılaf yoktur. Evlerin duvarlarına süs olarak asılmasında da bir beis yoktur. Yalnız teşviş vermemesi için kıble tarafına asılmaması tercih edilir.
İSLAM: Efendim, bir de üzerinde resim bulunan kişinin yaptığı ibadetlerin sıhhati söz konusu. Kimlik kartları, paralar… vb.
M. Emin ER: Bunlar zaruri hallere girer. Nüfus cüzdanları ve paralarla (üzerleri resimli olsa da) namaz kılmak caizdir. bu bir zarurettir. Bu halde kılınan namaza da mekruh denilmemiştir. Çünkü o resimler örtülü haldedir. Hatta el gibi bir takım uzuvlar üzerine küçük “döğme”ler yapılmışsa o halde bile namaz mekruh olmaz. büyükçe ve biraz uzaktan belli olan döğmeler ise namazı mekruh kılar. İzaleleri mümkün ise izale edilmelidirler. Mümkün değilse zarurete binaen caiz olur.
İSLAM: Evin duvarlarında veya başka bir yerlerde resim olursa o evde kılınan namazın hükmü nedir?
M. Emin ER: Resim karşıda, üstte, sağda, solda veya arkada olsa da orada kılınan namaz mekruh olur. Karşıda olursa şiddetle mekruh olur. Ondan sonra sırasıyla yukarıda, sağda, solda ve arkada olması gelir. Yani en düşük dereceli mekruh resmin arkada olma halidir. Ayak altında olursa ona hakaret olduğundan dolayı mekruh değildir. Fakat secde halinde alın resmin üzerine gelmemek şartıyla…
Bazı halıların, seccadelerin üzerlerindeki resimler çok dikkat edilmedikçe fark olunmuyorsa ruhsat verilmiştir. Ama fark edilir bir durumdaysa onun üzerinde namaz kılmak mekruhtur. Hele bir de alın resmin üstüne gelecek şekilde secde ediliyorsa o zaman kerahet şekli şiddetleniyor. Namaz kılınan bir yerde mümkün mertebe resim bulunmamalı ki, namaz mekruh olmasın. Çünkü Hanefi mezhebine göre harama yakın kerahetle (Kerahet-i tahrimiye) ile kılınan namazın vakti çıkmamışsa iadesi vacip olur. Helale yakın kerahetle (Kerahet-i tenzihiye) ile kılınan namazın da sünnetleri iade edilmelidir. Bu da harama yakın mekruh olduğundan namazı iade etmemek için hiç olmazsa resimlerin örtülmesi gerekir.
İSLAM: Vakit içinde iadesi vacip oldu ve iade edilmedi. Vakit de çıktı diyelim.
M. Emin ER: O ibadet noksan kalmış olduğundan vakit çıktıktan sonra da iade edilmesi iyi olur. İade edilmezse nakıs kalır. Böyle yapan da fasık olur.
İSLAM: Son zamanlarda “içinde resim olan eve melekler girmez” Hadis-i Şerif’ini hedef alan ve bu hadisle alay eden yazı, karikatür ve benzeri şeyler yapıldı. İslamın bu konudaki hükmünü de rica edeyim.
M. Emin ER: Peygamber s.a.s.’in bir hadis-i şerifi ile, onun hadis olduğuna itikat ederek (bilerek) istihza, yani alay etmek küfrü mucip olur. Çünkü o peygamber s.a.s.’i –haşa- lekelemeye çalışmış oluyor.
İSLAM: Soruları fotoğraf ve resimle alakalı tatbikata yöneltmek istiyoruz. Mezar taşlarına orda yatan kişinin kabartmasını yaptırtmak, tabutun önünde ölenin çerçeveletilmiş resmini taşımak, yine ölünün vesikalık resmini yakalara takmak gibi uygulamalar var.
M. Emin ER: Bunlar kesinlikle biatdirler. İzaleleri de vaciptir. Bunlara rıza göstermemelidir. O işleri yapanlara, yaptıklarının yanlış oldukları söylenmeli, vaizler ve dini kuruluşlar üzerlerine düşen uyarıyı yapmalıdırlar. Değil kabir üzerine resim yapmak, yazı yazmak bile ihtilaflıdır. Bazı alimler peygamber s.a.s.’in bazı sahabelerin mezarlarının başına taş dikilmesini emretmiş –Osman bin Maz’un olsa gerektir- olması sebebiyle “Peygamber s.a.s. kabrin tanınması için taş diktirtmiştir. Günümüzde taşlar çoktur ve birbirine benzer. Öyleyse mezar taşına yazılabilir.” Diyerek bilinmesi, ziyaret edilmesi için kabir taşı üzerine sadece “bu filanın kabridir” şeklinde yazılabileceğine ruhsat vermişlerdir.
Mevlana Halidi Bağdadi k.s. bile “benim taşım üzerine “El-Fakir-ul miskin Fulanu’bnu fulan yazılsın” diye vasiyet etmiştir. Bundan fazlası, yani mezarda yatanı övmek, methetmek… gibi ifadeler yazmak da yine bidattir.
İSLAM: Vitrinlere, evlerde bulunan büfelere, sehpalara yani evin bazı yerlerine mesela leylek, keçi, deve katarı gibi heykelcikler yerleştiriliyor, süs olsun diye…
M. Emin ER: Bunların hepsi her türlü uzvu tamam olan birer heykelciktir ve İslama göre süs için de olsa haramdır. Hadislerde de şiddetli tehditler vardır.
İSLAM: Kız çocuklarının bebekleri de mi?
M. Emin ER: Hayır. Kız çocuklarının oynadıkları ve avam dilinde gelin denilen bu oyuncakların kız çocukları tarafından kullanılması caizdir. hikmeti de küçüklükten çocuk yetiştirmeye, çocuk bakımına gönülleri ısınsın, bir çeşit annelik talimi olsun diyedir.
İSLAM: Hatıra olsun, anılsınlar, unutulmasınlar diye veya onlara olan sevgi ve saygıdan ötürü ana babanın fotoğrafları görünür yerlere asmak veya koymak hususunda ne diyorsunuz?
M. Emin ER: Bunları görüyoruz. Bazı yerlerde vardır. Duvarlara falan asmamalı. Ama resim olarak belki sandıkta, dolapta veya bir başka gizli yerde bulundurmakta (o da boy resmi olmamak kaydıyla) inşaellah beis yoktur. Yalnız araştırıp da ibaresini tam olarak bulamadığımız bir mesele var:
Hanefilere göre şer’in ruhsat verdiği resimden melekler etkilenmezler ve oraya girerler. Ama hadisin zahirine göre herhangi bir evde (ziruh: canlı) resimler olursa rahmet melekleri oraya girmiyor. Duvara asılırsa, dolaba sehbaya konulursa falan demiyor. Zahirine göre her ne yerde olursa olsun, oraya melekler girmez şeklinde anlaşılıyor. Bunu destekleyen bir hadise de var:
Bir köpek yavrusu hane-i saadetteki bir serir (divan) altında ölür. Kimsenin de haberi olmaz. Bu sebeple Cibril a.s. hane-i saadete girmez. Ta ki o oradan atılıncaya kadar… ama yine de evde bulunan resimlerin gizli olmasının meleklerin girmesine engel olup olmadığına dair sarih (açık) bir kayda rastlamıyoruz. İnşaellah ümit ediyoruz ki, gizli olursa meleklerin girmesine bir mani olmaz.
İSLAM: Daha çok Müslümanların evlerinde gördüğümüz bir şey var. Kıble yönüne Kabe-i Muazzamanın büyük posterleri asılıyor. Tabi tavaf edenler de var o fotoğraf içinde.
M. Emin ER: Kıbleye asılmaması daha uygundur. (Çünkü Şer’an kıble duvarının her şeyden hali olması, müzeyyen süslü olmaması gerekir ki, namaz anında insanda karıştırma yapmasın, gaflete düşürmesin. Hatta avamdan bazısı adeta tapar gibi bir takım hürmet ve saygıda bulunuyor ki, hiç uygun değildir. Kıble tarafında bulunmaması daha evladır.
Fotoğrafta insanların görünmesine gelince eğer o insan suretleri tam belli olmuyorsa, uzuvları dikkatli bakmayla görülebiliyorsa, yani o derece küçükse inşaellah mekruh olmaz. Fakat kıble yönüne asılmamalıdır. Usul budur. Ama yine de pek çok mescidde, hatta mescid-i Nebevi’de bile kıble tarafına ayetler yazılmış, nakışlar yapılmıştır. Esas itibariyle bütün fıkıh kitapları kıble duvarının her türlü süslemeden hali (boş) olması gerektiğini yazar.
İSLAM: O zaman işlemeli seccadeleri de mi bu hükme dahil edeceğiz?
M. Emin ER: Nakışlı, işlemeli rengarenk seccadeler üzerinde namaz kılmak tenzihen mekruhtur. Çünkü insan, o nakışlarla, süslerle meşgul olurken okuduklarında, namazında gaflete düşüyor. Bir de bakıyor ki Fatihanın sonuna gelmiş. Onun için seccadelerin bile sade olması efdaldir. Bazı meşayıhı gördük ki seccadeleri tek renkti. Namaz kılınan yeri teşviş veren her şeyden arındırılmalıdır. Dahası Peygamber s.a.s.’e çok güzel bir cüppe hediye gelmişti. Onunla namaz kıldıktan sonra çıkardı attı; kendisine teşviş verdi, meşgul etti diye.
İSLAM: Bazı seccadelerde de Kabe, Ravza, Mescid-i Aksa, Mevlana türbesi… resimleri var.
M Emin ER: Burada iki kerahet vardır. Birisi teşviş, birisi de Kabe’ye, Ravza’ya hürmetsizlik. Madem ki Kabe’nin resmidir, ona bu sebeple hürmet göstermek gerekir. Fotoğraftır, resimdir deyip geçmemelidir. Bu seccadeleri yere sermemek gerekir.
Yine bu hususta bir çeşit şüphe vardır. Adeta tapar gibi oluyor, iyi değildir.
İSLAM: Üzerinde aslan, kaplan gibi bazı hayvan resimleri bulunan battaniyeler gerek örtü, gerekse seccade olarak kullanılabilir mi?
M. Emin ER: Duvara asılırlarsa caiz değildirler.
İSLAM: O zaman resimli duvar halıları da bu hükmün kapsamına giriyor diyebilir miyiz?
M. Emin ER: Evet. ama yere serilirse bir çeşit hakaret sayılacağından caizdir. seccade olarak kullanılmalarına gelince, alın kısmı resmin üzerine gelmemek şartıyla üzerlerinde namaz kılınabilir. (Gazeteler ve diğer resimli yayınlar için de böyledir.)bu nevi battaniyelerin örtü olarak kullanılmalarının da –inşaellah- bir mahzuru yoktur. Ama kullanılmamaları daha iyidir.
İSLAM: Tv’nin görüntüsü de resim hükmüne girer mi?
M. Emin ER: Çalışmadığında zaten problem yok. Çalıştığında da o resimler geçicidir, daimi değildir. Bunda bir mahzur yoktur. Yalnız kullanılıp kullanılmaması ayrı bir konudur. Genişçe anlatılması gerekir. Caiz olduğu yönler de var, mahzurlu olduğu yönler de…
İSLAM: Gayr-i meşru resimler neşreden yayın organlarını basmanın, satmanın ve satın almanın hükmü nedir?
M. Emin ER: Bir defa gayr-i meşru resimler yapan, fotoğraflar çeken insanlar günahkardırlar. Haramla meşgul olmuşlardır. Bunlar hakkında hadislerde şiddetli tehditler vardır. O gibi gazeteleri alanlar da mesuldürler. Çünkü hem o tür yayınlara rağbet etmiş, hem de bakmış oluyorlar. Alması da, evde bulundurup çoluk çocuğun ahlaksızlığa sebep olması da caiz değildir. Ancak neyi nasıl yazmıştır diye bir meseleyi öğrenmek için alınırsa “işler ancak maksatlara göredir” usulü kaidesine nazaran caiz olabilir. Mesuliyeti olmaz.
İSLAM: Gazete bayilerinin satması da buna dahil midir?
M. Emin ER: Dahildir.
İSLAM: Şöyle bir durum var. Falan yerdeki Müslüman, bir gazete satış büfesini kiralamış, müstehcen neşriyatı kamufle ediyor. Ama bıraksa başka birisi gelip çalıştıracak. Kesinlikle biliniyor ki bu böyle. Ve öbürünün tahribatı daha büyük olacak.
M. Emin ER: Burada iki kaide vardır. “sebepler için geçerli olan hüküm o sebeplerden kasdedilenin hükmüdür” kaidesiyle caiz olmuyor. Fakat “işler ancak maksatlara göredir” kaidesiyle –İmam Azam r.a. bazı meselelerde bunu kabul etmiştir- caiz ama ihtilaflı oluyor. Şüpheden sakınan mutteki kişiye yakışmaz. Mümkün olduğu kadar bundan uzak durmalıdır.
İSLAM: Avcıların vurdukları hayvanların (geyik, aslan, ayı) başlarını duvarlara monte ettikleri de vaki.
M. Emin ER: Onlara tazim, hürmet olmadığından caizdir. postlarını kullanmakta da mahzur yoktur, ama efdal değildir. Yalnız kibir için olursa caiz değildir. Seccade olarak da kullanılabilir.
İSLAM: Nazarı defetsin diye bazı yerlere kaplumbağa kabuğu falan asılıyor.
M. Emin ER: Bazı kitaplarda –bunlardan birisi İbn-i Abidin’dir- “tarlalarda, bağlarda, bahçelerde yüksekçe yerlere hayvan başları takılıyor, korkuluklar dikiliyor. Nazar sahibinin gözü ilk önce neye takılırsa nazarı ona değer. İlk bakışta onları görünce nazarı ona geçer, ötekilerden mahfuz kalır” diye ibareler vardır. Fakat biz bunu bazı vesveseli kişilere hamlederiz. Kişi tam tevekkül ederse, o tevekkül bu gibi sebeplerin yerini alır ve onlardan daha üstün olur. Allah Teala’ya tevekkül ederek “Maşallah kane malem yeşe’ lem yekün. La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim”. birisi nazarından korktuğu bir şeye “maşallah la havle vela kuvvete illa billah” dese nazarı değmez.
İSLAM: Halkın dikkatini çekmek, mala rağbetini artırmak için çeşitli hayvanları ilaçlayarak adeta canlı bir şekilde ticarethanelerinin vitrinlerine koyuyorlar.
M. Emin ER: bunlar caiz değildir. Allah muhafaza bir çeşit şirk-i sağir (küçük şirk)dir. Sanki onlar kendilerine nasip getirecek, ticari kazançlarını aretıracak zannederler ki, bu şeytani bir fikirdir. Bulundurulmaması daha iyidir. Dindar insan rızkını Allah’tan bekler, ona tevekkül eder.
İSLAM: Son olarak ressamlık, fotoğrafçılık meslekleri ve kazançları hususundaki hükümleri rica edelim.
M. Emin ER: esasen bunlar çok iyi birer meslek değildir. Caiz olan resimlerden, fotoğraflardan elde edilen kazanç caizdir ama gayri meşru yönlere kayma ihtimali de vardır. Muttekiler ise şüphelerden sakınır. Haddi korumak güçtür. Onun için başka sanatlarla meşgul olmalı. Bu sanatı yapanlarda mümkün olduğu kadar cevaz kısımlarına dikkat etmelidirler.
İSLAM: Teşekkür ederiz.