Son Dönem Âlimlerinden Molla Hasan T‘avikî, Hayatı ve Eserleri –Ahmet Tekin
Molla Hasan Tahvikî, 1888 senesinde Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Kışlak (eski adıyla Şivistan) köyünde doğdu. Mardin Kasimiyye medresesinin müderrislerinden olan babası molla Ahmet Şivistanî, molla Ali Dêrizbînî’nin torunudur. Molla Hasan’ın ataları aslen Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağlı Hanê köyünden olup Şeyh Ahmed’ê Hanê’nın akrabalarındandır. O, ilim tahsiline babasının yanında başlamış daha sonra da bölgemizdeki birçok hocadan eğitim almıştır. Ancak molla Hasan medrese tahsilinin büyük çoğunluğunu Çınar’ın Altınakar (eski adıyla Altûqer) köyünde bulunan Şeyh Kasım’ın oğlu Şeyh Neytullah’tan aldığı için icazetini ondan almıştır. Molla Hasan’ın Haşiyetu Cami‘u’l-Fevâid ‘ala Helli’l-Me‘akid isminde meşhur bir eseri defalarca basılmıştır. Bunun dışında onun Suyûtî’ninel-Behcetu’l-Merdiyye isimli eseri için de bir haşiye yazdığı bilinmektedir. Ancak onun bu çalışması da tıpkı el-Beydâvî tefsiri için hazırladığı diğer bir çalışması gibi ilim ehlinin eline geçmemiştir. Terzi, duvar ustası, marangoz, müderris, müellif ve müftü olan molla Hasan, 1963’te Mardin Derik ilçesinde ilçe müftülüğü yaparken Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Giriş
Doğu ve Güneydoğu medreselerindeki ilim ve irfan hizmetleri yokluk, baskı ve diğer birçok zorluğa rağmen devam etmiş ve birçok münevverin yetişmesine katkı sunmuştur. Bu medreselerde yetişen ender şahsiyetlerden biri de Molla Hasan Ta‘vikî’dir. Molla Hasan, Seydalarından aldığı ilim mirasını devam ettirmiş ve birçok âlimi yetiştirmiştir. Nitekim onun talebe yelpazesine baktığımızda kiminin sonradan müftülük, kiminin vaizlik, kiminin de önemli irşad hizmetlerini yürüttüğünü görmekteyiz. Saygınlığı, vakarı ve ilim adamına yakışan heybetiyle bölgesinde tedrisat hizmetini yürüten Molla Hasan Diyanet İşleri Başkanlığının da dikkatlerini üzerine çekmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Derik ilçe müftülüğüne tayin edilmiştir. Bununla beraber o, bölge halkının dini ve dünyevi sorunlarıyla alakadar olmuştur. Nitekim o, müftülük, müderrislik ve cami hizmetleriyle beraber halkı irşad etmeyi ihmal etmemiştir. Bu bakımdan o, vaizlik görevini de yürütüyordu. Vaazları halkın üzerinde büyük etki yapıyordu. Kendisinin, görev yaptığı yerlerin muhafazakâr yapısında ciddi etkisi olan manevi dinamiklerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla halen de içinde yaşadığı toplumun üzerinde onun izleri görülmektedir. Nitekim onunla hemhal olmuş kişiler halen onun öğütlerini dile getirmektedirler.
I. Doğumu ve Ailesi
Molla Hasan Ta‘vikî, 1888 senesinde Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Kışlak (eski adıyla Şivistan) köyünde doğdu. Molla Hasan, bölgede ilim ve faziletle tanınan ve “Molla” olarak tanımlanan soylu bir ailedendir. Nitekim onun babası Molla Ahmed Şivistanî, Mardin’deki tarihi Kasimiyye medresesinin müderrislerinden olup molla Ali Dêrizbînî’nin torunlarındandır. Molla Ahmed Şivistanî, icazetini Molla Nureddin Birifkânî’den almıştır. Molla Hasan’ın ataları aslen Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağlı Hanê köyünden olup Şeyh Ahmedê Hanê’nın akrabalarındandır. Bu köyün yaklaşık olarak 1630’lu yıllarda boşaltılmasından dolayı, Molla Hasan’ın dedelerinden olan Molla Abbas, Hakkâri’nin batısına düşen bölgeye oradan da Mardin yöresine, diğer akrabaları da Hakkâri, Van ve Doğu Beyazıt taraflarına göçmüşlerdir. Molla Hasan, ilim tahsiline babasının yanında başlamış daha sonra da bölgemizdeki birçok hocadan eğitim almıştır. Ancak Molla Hasan medrese tahsilinin büyük çoğunluğunu Çınar’ın Altınakar (eski adıyla Altûqer) köyünde bulunan Şeyh Kasım’ın oğlu Şeyh Neytullah’tan aldığı için icazetini de ondan almıştır.
II. Adı Nisbesi ve Lakabı
Nisbesiyle birlikte onun adı Molla Hasan Ta‘vikî’dir. O, askerlik bedelinde imamlık yaparken kısa süreliğine Ta‘vik köyünde kalmıştır. O, aslen Ta‘vik’li olmamasına rağmen hayatının parlak dönemini bu köye bağlı Alik harabesinde geçirmiş, ilim ve irşad faaliyetlerini burada yürütmüştür. Dolayısıyla kendisi “Molla Hasan Ta‘vikî” olarak tanınmış ve bu nisbeyle şöhret bulmuştur. Molla Hasan için Köse lakabı da kullanılmıştır. Bu lakap onun gerçekten de sakalı bıyığı çıkmadığı ya da pek seyrek olduğu için değildir. Nitekim fotoğrafında da görüldüğü gibi kendisi gür bir sakala sahipti. Anlatıldığına göre Molla Hasan, iyi bir medrese tahsili almış ve genç yaşlarda eğitimini tamamlamıştır. Kısa sürede parmakla gösterilecek kadar ünlenen Molla Hasan’ın etrafındaki zatlar, onu Hasan ismindeki diğer mollalardan ayırt etmek için ona köse lakabını vermişlerdir.
III. Ta‘vik Yılları
Molla Hasan, yaklaşık olarak 1910 yılında icazetini aldıktan sonra o dönemde askerlik yerine imamlık yapılabildiği için o da asker imam olarak askerliğini yapmıştır. O, bu sırada ilk olarak Ta‘vik köyüne gelmiş ve orada belli bir süre kaldıktan sonra Göktaş (eski adıyla Kewırşin), Şenyuva (eski adıyla Şewaşî) ve Şerif Baba köylerinde de asker imam olarak görevini sürdürmüştür. Molla Hasan, daha sonra Şeyh Muhammed Neytullah’ın kardeşleri olan ve Ta‘vik köyünde irşad hizmetleriyle meşgul olan Şeyh Muhammed Nezir ve Şeyh Abdulhamid’in yakınında bulunan Alik harabesine gelmiştir. Molla Hasan, aynı zamanda duvar ustası da olduğu için burada elleriyle kendine iki katlı bir ev yapmıştır. O, bu harabeyi kısa bir sürede ilim ve irfanıyla ihya etmiştir. Nitekim kendisi burayı çok sevmiş ve Alik harabesini satın almıştır. Molla Hasan, uzun yıllar ikamet ettiği burada birçok talebe yetiştirmiştir. Ancak 1938’de baş gösteren kıtlık nedeniyle o, burada 1941 yılına kadar dayanabilmiş ve ardından da Diyarbakır’a taşınmıştır.
IV. Diyarbakır Yılları
Diyarbakır Mardin Kapı semtine taşınan Molla Hasan, burada kendine taştan bir ev yapmış ve ufak bir bakkaliye açmıştır. Burada üç yıl kaldıktan sonra Nakib-i Eşref ailesiyle tanışıp onlardan Diyarbakır Çınar ilçesine bağlı Ballıbaba Köyünün (eski adıyla Lıgus) bir hissesini satın almış ve 1944 senesinde oraya taşınmıştır. Molla Hasan, 1950’ye kadar bu köyde kalmış ve daha sonra Mardin’in Derik ilçesine taşınmıştır.
V. Derik Yılları
Molla Hasan Derik’e taşındıktan sonra burada da tedrisat işlerini aksatmadan devam ettirmiştir. O, burada bir-iki yıl kaldıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Derik ilçe müftülüğüne atanmıştır. O, müftülük göreviyle birlikte daha önce de yürüttüğü iki medresenin idaresini devam ettirmiş.
Bunlardan birine medresa jor (yukarı mederse) diğerine de medresa jêr (aşağı medrese) deniyordu. Siracettin Öztoprak, Molla Hasan’la bir anısını şöyle paylaşmaktadır: Babam Molla Sadreddin, medrese eğitimini epey ilerletmişti. Ancak bu onu tatmin etmiyordu. O, Derik müftüsü olan Molla Hasan’ê T‘avikî’nin yanında daha önce de okumuş ve eğitimini onun yanında tamamlayıp ondan icazet almayı çok arzulamıştı. Bu münasebetle Derik’e gitmeye karar verdi ve ben daha 7 yaşlarında iken babamdan Nehcu’l-Enâm, Gâyetu’l-İhtisâr ve N‘imetu’l-İslâm adlı eserleri okuyordum. Bundan dolayı babam, beni de beraberinde götürdü. Biz Molla Hasan’ın yanına gittik babam durumunu ona anlattı o da babamın medresa jêr (aşağı medrese) müderrisliğini üstlenmesi şartıyla onu talebeliğe kabul edeceğini söyleyince babam da bu teklifi kabul edip onun talebesi oldu. 345 Molla Sadreddin Öztoprak ise bu hususu şöyle açıklamaktadır: Muhteseru’l-Me‘ânî isimli eseri okumak ve icazetimi almak için daha önce rihle-i tedrislerinden geçtiğim hocalarımdan hayatta olanları gözden geçirdim. O dönemde hocalarım arasında hayatta kalanlar Silvan müftüsü Molla Yakup ile Derik müftüsü olan Molla Hasan arasında tercihte epey zorlandım fakat en sonunda Molla Hasan’da karar kıldım ve oğlum Siracettin’i de alıp onun yanına gittim.
VI. Kişiliği
Molla Hasan’ın en önemli özelliği etrafındakilere yük olmamaya dikkat etmesiydi. Zira yeri geldiğinde o, bir çoban olmuş hayvanlarını otlatmış, yeri geldiğinde terzi olup elbiselerini dikmiş ve yeri geldiğinde de o duvar ustası olup ikametgâhını kendi imkânlarıyla yapmıştır. O, talebelerinden de hep müstağni bir tavır takınmaları ve insanlara yük olmamaları yönünde telkinlerde bulunurdu. Güçlü bir hafıza ve keskin bir zekâya sahip olan Molla Hasan, en zor ibareleri bile bir çırpıda çözerdi. Rivayete göre o, bir gün Ulu Camide Cuma namazı için bulunurken imamın birkaç yerde i‘rab hatası yaptığını fark etmiştir. Molla Hasan, namazdan sonra imamla tek başına kalmış ve nazik bir üslupla imama okuma hatalarını bildirmiştir. İmam da gayet hoş bir şekilde karşılamış ve onun kimliği hakkında bilgi sahibi olmak istemiştir. Fakat o, kendini tanıtmak istememişse de imam ona “Olsa olsa siz Molla Hasan Ta‘vikî’siniz. Zira bu hatalarımı ancak o fark edebilir” demiştir. 347 Molla Hasan’ın bilgisi sadece Arap grameriyle sınırlı değildi. Nitekim o, bunun yanında Kelam ve İslam felsefesine de hâkimdi. Önemli talebelerinden biri olan Molla Sadrettin, bu hususta şöyle demektedir: Molla Hasan, emsaline hiç rastlamadığım ölçüde çok yönlü bir âlimdi. Kelam ve İslam felsefesi ilimlerinde mütebahhir, sair ilimlerde de namdar ve mümtaz bir deha idi. Kadı Beydâvî tefsirine bir haşiye telif etmiştir. Onun bu çalışması buram buram zekâ kokuyordu. Molla Hasan hocam, ayrıca terzi şoför ve iyi bir duvar ustası idi. Nitekim o, Derik’teki bir minarenin ve kısmen bir caminin de mimarı idi.
VII. Eserleri
Molla Hasan’ın Cami‘atu’l-Fevâid Hâşiyetu Helli’l-Me‘akid isminde Arapça grameriyle ilgili bir eseri daha önce birçok yayınevi basıl olup son baskısı Seyda Yayınları tarafından yapılmıştır. O, bu eserinin mukaddimesinde hamdele ve salveleden sonra telif sebebine değinmektedir. Müellif, Hellu’l-Me‘akid adlı çalışmanın ilimle iştigal eden hoca ve talebeler arasında ciddi bir rağbet gördüğünü, şahit olarak birçok ayet ve Arap şiiri barındırdığını, ancak buna rağmen bunların yeterince açıklanmadığını belirtmektedir. Molla Hasan, amacının eserde yer alan şahitleri mana ve i‘rab açısından açıklamak ve okuyucunun işini kolaylaştırmak adına bunların kaynağını belirtmek olduğunu söylemektedir. Bunun dışında o, okuyucunun kendisine ait bir hata ile karşılaşması durumunda bu hatasını hoş görüp düzeltmesini istemektedir. Müellif, bu çalışmasının hayırlı bir şekilde neticelenmesi şeklindeki temennisiyle dibacesini bitirmektedir. Molla Hasan, eserinin sonuç kısmında ise hamdele ve salveleden sonra eserinin bitiş tarihine 25 Cemaziye’l-âhir 1369/13 Nisan 1950 şeklinde yer vermekte ve bu çalışmasının ilim talebeleri açısından faydalı olmasını Yüce Allah’tan dilemektedir. Molla Hasan, bu eserinde son derece akıcı ve sade bir Arapça kullanmıştır. O, hedef kitlenin seviyesini aşmamaya özen göstermiş ve onların asıl kaynaklara başvurup ufuklarını daha da açmak adına her alıntıdan sonra genellikle kaynağını belirtmiştir. Söz konusu kaynaklara baktığımızda bu eserin geniş bir kaynak yelpazesinden yararlanılarak hazırlandığını görmekteyiz. Nitekim bu çalışmada başta gramer kitapları olmak üzere tefsir, hadis ile tabakat/biyografi eserlerinden azami ölçüde yararlanılmıştır.
Molla Hasan’ın Cami‘atu’l-Fevâid Hâşiyetu Helli’l-Me‘akid isimli eserinde sıklıkla başvurduğu kaynakları şunlardır: el- Fevâ’idu’d-Diyâ’iyye, (Câmî, Nûruddîn, Abdurrahmân b. Nizâmiddîn Ahmed) 351 Haşiyetu ‘İsâm ‘ala’l-Fevâ’idi’d-Diyâ’iyye (‘İsâmuddîn el-İsferâyinî) 352 . Muğni’l- Lebîb (İbn Hişâm Ebû Muhammed Cemâluddîn Abdullâh, el-Ensârî). 353 Haşiyetu’l-Emîr ‘ala’l-Muğnî (Muhammed Emîr el-Ezherî). 354 Haşiyetu Demâminî ‘ala’l-Muğnî (Muhammed b. Ebî Bekr ed-Demâminî). 355 Haşiyetu Şumnî ‘ala’l-Muğnî (Takiyyüddîn Ahmed b. Muhammed eş–Şumnî). 356 el- Kâmûsu’l-Muhît, (el-Fîyrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed b. Ya‘kub). 357 Şerhu İbn ‘Akîl ‘ala Elfiyyeti İbn Mâlik (Ebû Muhammed Bahâüddîn Abdullah b. Abdirrahmân b. Abdillâh b. ‘Akîl el-Hemedânî). 358 Celâleyn (Celâluddîn el- Mehellî ve Celâluddîn es-Suyûtî). 359 el-Futûhâtu’l-İlâhiyye bi Tevdîhi Tefsiri Celâleyn (Sulayman el-Cemel). 360 Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl (Nasiruddin Abdullah b. Ömer el-Kadî el-Beydâvî). 361 Haşiyetu Muhyiddin Şeyh Zade ‘ala Tefsîri’l-Kadî el-Beydâvî (Muhyiddin Muhammed el-Kocevî Şeyh Zade). 362 Bunun dışında Molla Hasan’ın Suyûtî’nin el-Behcetu’l-Merdiyye isimli eseri için de bir haşiye yazdığı söylenmektedir. Ancak onun bu çalışması da tıpkı el-Beydâvî tefsiri için hazırladığı diğer bir çalışması gibi ilim ehlinin eline geçmemiş ve vefatından sonra ailesi tarafından bütün kütüphanesiyle birlikte satılmıştır. Nitekim uzun süre ona eşlik etmiş olan ve aynı zamanda icazetini de ondan alan emekli Müftü Kamil Yalçın, Molla Hasan’ı söz konusu kayıp iki eseri telif ederken gördüğünü belirtmiştir. Kamil Yalçın, onun okuduğu birçok kitap için talikler de yazdığını ve bunlar arsında en önemlisinin de Tuhfetu’l-Muhtâc adlı eser için yazdığı talikler olduğunu söylemiştir. Bunun dışında Molla Sadrettin de hocası Molla Hasan’ın Kadı Beydâvî tefsirine bir haşiye telif ettiğini söylemiştir.
VIII. Talebeleri
Alik harabesinde evinin yanında siyah taşlarla ördüğü bir medrese de inşa eden Molla Hasan’ın birçok talebesi olmuştur. O, talebelerine karşı son derece şefkatliydi ve onlarla birlikte kendilerinden biri gibi davranıyordu. Molla Hasan, talebelerine ders verirken takrir, soru-cevap, tedriç ve tekrar ve uygulamalı eğitim metodunu kullanırdı. Bununla birlikte o, ders esnasında acele etmez ve talebelerinin farklı kaynaklardan da istifade etmesini sağlardı. Talebesinin derse adaptasyonunu sağlamak için beden dilini iyi kullanırdı. Molla Hasan, ders verirken bazen ibareyi o okur, talebeye tercüme ettirirdi. Bazen de talebeye kutur kendisi tercüme ederdi. Molla Hasan’ın medresedeki öğretim dili Arapça, Türkçe ve Kürtçe idi. O, her öğrencisine kendi anadilinde ders vermeyi tercih ederdi. Talebesi Kamil Yalçın, hocasının meşhur talebelerini şöyle saymaktadır: Molla Mehmûdê Qızılê, Molla Abdullah’ê Hazro, Molla Vehid’ê Dêrıkî, Şeyh Veysi Ekinci, Şeyh Muhammed Sait Ekinci, Şeyh Necat Ekinci, emekli Ankara merkez vaizi Mehmet Selim Yılmaz, Molla Muhammed Emin’ê Türk (Bu babamdır. Onun lakabı Türktür- İbrahim Halil ER) ve Molla Sadrettin Öztoprak.
Talebelerinin iaşesinin büyük kısmı T‘avik’teki Şeyh Kasım oğullarının dergâhından karşılanırdı. Ancak köylülerin de feqiler için ratıp verdikleri bilinmektedir. Nitekim Molla Hasan’ın ünlü öğrencilerinden olan Muhammed Emin Er adlı hoca, onunla ilgili bir anısını şöyle paylaşmaktadır: Ben Suriye’den gelecek bir grupla oraya gitmeyi beklerken, Siirt Tillo’dan iki sünnetçi geldi. Ben onlara ilim talebesi olmak için Suriye’ye gitmek istediğimi söyleyince bana dediler ki: Metina aşireti içerisinde bulunan Ta‘hvik Köyünde Molla Hasan isimli büyük bir âlim var. Talebeleri de var. Arapça ders de veriyor, oraya git. Ben de misafir kaldığım evden izin alarak o köye gittim. Akşam ile yatsı arası, köye vardım. Hocayı buldum. Hoca kılık kıyafetime bakınca beni bir memur zannedip atın nerede söyle çocuklar bağlasınlar dedi. Ben de atım yok, okumaya geldim, deyince beni baştan aşağı süzdükten sonra ilim yolu meşakkat, zorluk, çile yoludur, dedi. Olsun, dedim. O da Hanefi misin? Şafii misin? Diye sorunca Hanefi’yim dedim. Şafii olan hoca konuşmasına devamla; Yanımda Multeka diye bir Hanefi kitabı var getireyim, dedi. Ardından kitaptan bazı şeyler okuyup bana sorular sordu. Verdiğim cevapları beğendi ve okuyacağına inanıyorum dedi. Ben orada birkaç kitap okuduktan sonra hocam Ta‘hvik köyüne bağlı Alik harabesinden Diyarbakır’a taşındı. Hocamın gittiği yerde de bu işi devam ettirecek ortam olmadığı için ben de hocasız kaldım.
IX. Halkla İlişkileri
Dürüst, cesur ve elinin emeğiyle geçinmeyi şiar edinen Molla Hasan, tedrisat, müftülük ve cami işleriyle uğraştığından fazla dışarı çıkıp halkın arasına karışmazdı. Evinin alışverişi için dışarı çıktığında ise çarşıda pek durmamayı tercih eder ve satın aldığı eşyaları kendisi taşırdı. İnsanlara karşı gayet mütevazı ve şefkatli olan Molla Hasan’a dinî bir soru sorulduğunda dinler ve karşı taraf sözünü bitirmeden o cevap vermezdi. Verdiği cevaplar da gayet ikna ediciydi. O, muhatabının seviyesini belirler ve ona göre konuşurdu. Nitekim Göktaş (eski adıyla Kewırşin) köyünden 1920 doğumlu olan Abdullatif Arca, bir gün ona “hocam sizin gayet muazzam bir kütüphaneniz var. Bütün bu kitaplar bizden ne istiyor” şeklinde bir soru sorduğunu, onun da “bu kitapların hepsi Allah’a iyi bir kul olmamızı istiyor” diye cevap verdiğini aktarmaktadır. Molla Hasan’ın öğrencilerinden olan Mehmet Selim Yılmaz da hocasının alçak gönüllülüğü hakkında şöyle demektedir: Hocam Lıgus Köyünde iken onun yanında ‘İzzî adlı eseri okuyordum. Bir gün hocamla bostanını kontrol etmeye gidecektik. Hocam atına binip benim de arkasına binmemi emretti. Hocamın bu teklifini nazikçe ret edince o, bana imtisalu’l-emri hayrun minel-edeb (Emri yerine getirmek edepli davranmaktan daha iyidir) deyip beni arkasında ata binmeye ikna etti.
X. Çocukları
Molla Hasan’ın ilk hanımı amcasının kızı Emmo idi. Bu hanımından Nur Muhammed, Şerife, Sara ve Kafiye isimli çocukları olmuştur. İkinci hanımı olan Zeyno Derik ilçesi Heramya mahallesinden Ali’yê Durıkê’nın kızıdır. Onun bu hanımından Ahmet ve Fahrettin isminde iki oğlu doğmuştur. Heci Mehemedê Horê’nın kızı olan Rukiye isimli hanımından da Muhammed Tahir, Âmine ve Ayşe isimli çocukları olmuştur. Molla Hasan’ın Şerife isimli kızı Şerif batar ile Sara, Nezir Aydın ile Kafiye, Nimet Karaozan ile Âmine ise Adil Onat’la evlenmişlerdir. Onun çocukları genellikle zekiydiler. Ancak buna rağmen bunların bir kısmı medrese eğitimi almış fakat ilimle iştigal etmemişlerdir.
XI. Vefatı
Terzi, duvar ustası, marangoz, müderris, müellif ve müftü olan Molla Hasan, 1963’te Mardin’in Derik ilçesinde ilçe müftülüğü yaparken Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Sonuç Medrese eğitiminin öncü simaları arasında yerini alan Molla Hasan Ta‘vikî, medreseden aldığı ilim ve irfan geleneğini sürdürmüş ve yüzlerce talebenin yetişmesini sağlamıştır. Molla Hasan, bölgemizdeki âlimlerin aksine sadece müderrislikle yetinmemiş bunun yanında eserler de telif etmiştir. Sosyal hayattan da kopmayan Molla Hasan, toplumun sorunlarını çözmede kanaat önderliği de yapmıştır. İnandığı gibi yaşayan ve bu doğrultuda hareket eden Molla Hasan, hakkaniyet dairesinden çıkmamış ve toplum içerisinde örnek kişiliğiyle bilinmiştir. Bütün bu özelliklerinden dolayı o, görev yaptığı yerlerin tümünde insanlar üzerinde olumlu bir etki bırakmıştır.
Bu çalışmada Molla Hasan’ın hayatı incelenmiştir. Eserleri tespit edilmiş ve Cami‘atu’l-Fevâid Hâşiyetu Helli’l-Me‘akid isimli eseri üzerinde durulmuştur. Bunun dışında onun bölgede ne kadar etkin bir şahsiyet olduğu belirlenmiştir. O, birçok ilim adamının yetişmesini sağlamıştır. Bununla birlikte hala hayatta olup onu gören ve onun rihle-i tedrisatında bulunmuş âlimlerle görüşmeler yapılmıştır. Böylece gelecek nesillere onun hakkında ilk ağızdan sağlıklı bilgiler aktarılmış olacaktır. Ayrıca onun hayatta olan aile fertleriyle görüşülmüş ve hayatıyla ilgili daha farklı bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır.
Kaynakça
Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, Selam Yay., Konya 1988. Mehmet Ballı, Eğitim Üzerine Denemeler, Efor Yayıncılık, İstanbul Tarih Yok. M. Edip Çağmar, Siirt ve Çevresindeki Medreselerde Eğitim, Uluslararası Siirt Sempozyumu, Siirt, 2007. Molla Hasan T‘avikî, Haşiyetu Cami‘u’l-Fevâid, Mektebetu Seyda, Diyarbakır, 2015. Mustafa Öcal, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 1999. Sadreddin Öztoprak, Şark Medreselerinde Bir Ömür, Beyan Yayınları, İstanbul, 2003. Yusuf Şen, Bayburt Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 6, Sayı I-II (2011) s. 21-30. http://www.milligazete.com.tr. Erişim tarihi, 24.05.2017. http://www.ozelogretim.hacettepe.edu.tr, Erişim Tarihi, 12. 11. 2017.
Görüşmeler
Molla Hasan’ın torunu olan Mehdi Perinçek ile yapılan görüşme. Molla Hasan’ın en yakın öğrencisi olup ondan icazet almış ve onun vefatından sonra Derik ilçe müftüsü olmuş emekli müftü Kamil Yalçın ile yapılan görüşme. Molla Hasan’ın hocası olan Şeyh Muhammed Neytullah’ın torunlarından olup şu anda Dicle Üniversite Tıp Fakültesinde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Cenap Ekinci ile yapılan görüşme. Molla Hasan, Lıgus köyüneyken onun köylüsü olup onunla epey zaman geçiren Sincar Günçiçeği ile yapılan görüşme. Molla Hasan’ın öğrencilerinden olan Sadreddin Öztoprak’ın oğlu olup babasıyla birlikte Molla Hasan’ın medresesinde kalmış Siracettin Öztoprak ile yapılan görüşme. Şeyh Muhammed Neytullah’ın torunlarından olan ve Molla Hasan’ın öğrencisi olan Şeyh Necat Ekinci ile yapılan görüşme. Molla Hasan’ı tanıdıktan sonra onunla ilişkisini hiç kesmeyen Abdullatif Arca ile yapılan görüşme.
Şarkiyat ICSS’17 Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi/International Congress of Social Science
https://www.academia.edu/37857501/MOLLA_HASAN_TAV%C4%B0K%C3%8E_pdf