Şeyh Sadaka’nın emanetini tebliğ ettikten sonra ben Avina köyüne geçtim. Avina köyünde büyük ulemalardan, Merhum Bediüzzaman’ın medrese arkadaşı Molla Abdullah-ı Avini bulunuyordu. Doğruca onun yanına gittim ve O’nun yanında mantık ilmi okumaya başladım.
Önce İsaguci risalesini ezberledim. Sonra bu kitap üzerindeki şerh ve haşiyelerden olan Hüsam Kati, Muhyiddin, Fenari ve Kavl-i Ahmet adlı kitapları okudum. İstiare ilminden Hüsameddin Risalesini, Ebubekir risalesini, Vad’ ilminden Semerkandi, Risaletu’l-Vadı, Ebubekri Suri, Munazara ilminden de Veledi adlı kitapları ve Şerhi Şemsi‘yi okudum.
TEKRAR MOLLA ABDULLAH AVİNANIN YANINDA
Şeyh Ahmet Efendi “icazetini al” dediği için Hazne’dan Türkiye’ye geldikten sonra eski hocam Molla Abdullah Avina’nin ziyaretine gittim. Az ara ile ikinci defa bir daha ziyaretine gittim. Bana dedi ki:
-Ara vermeden, kısa bir zaman sonra bir daha geldin. Sebebi nedir?
Niyetimi söyledim:
-Şeyh Efendi, kitaplarını bitir, ilmi icazetini al, icazette bereket vardır, demişti. Ben de ona söz vermiştim. Onun için derslerimi tamamlamak istiyorum.
Bunun üzerine hocam dedi ki:
-Gel okuyalım. Hocam hayatta olduğundan ben kimseye icazet vermiyordum. Fakat sana vereceğim. Muhteser ve cemulcevami kitapları kalmıştı.
Hocam Molla Abdullah; kendi hocası 110 yaşında ve hayatta olduğundan, ona olan saygısından dolayı, edeben icazet vermiyordu. Ama benim için bu kuralını bozuyordu.
Ve yeniden okumaya başladım. Önce Muhtasar adlı kitaptan okumaya başladım. Beyan, Meani kısımlarını bitirdim. Bu sırada evden beni istediler.
-Havalar çok soğuk. Dicle dondu. Üzerinden insanlar yürüyüp karşı geçiyor. Mandalara bakamıyoruz gel, diye çağırdılar beni.
Okumaya ara verip, mecburen eve gittim. Bir ay evde kaldım. Bu zaman zarfında Muhtasar’ın geri kalan kısmını kendi kendime çalışıp bitirdim.
Hocamın yanına dönerken yolda Kavsan adından bir köye uğradım. Orada da büyük bir alim vardı. Adı Melle Yasin’dir. Kendisini ziyaret ettim. Okuduğum kitapları gösterdim. Bana bir çok sorular sordu. Ardından;
-Keşke senin ahlakın bende olsayda da ben hala cami okuyor olsaydım!
Hocamın yanına döndükten sonra mütalaa ettiğim kısımları tekrar ders olarak okumamı hocam lüzum görmedi. Cem’ul–Cevami şerhi olan Benani’nin kitabından derse başladık. Zaruri işler hariç zamanımın hepsini derse harcıyordum. Günde on altı yaprak okuyordum. Bir zaman sonra hocam:
-Şeyh Halit vefat etmiş taziyesine gideceğim. Taziyeye giderken hocamın da ziyaretine gideceğim, dedi. Hocası; Molla Hasan-ı Küçük denilen 110 yaşını aşmış şark ulemalarının hocası bir zat idi. Bunun üzerine ben de eve döndüm.
Hocam dönünceye kadar Ramazan ayı araya girdi. Ondan sonra da gitmedim.
ABDULLAH AVİNİ
Üstâz el-âlim el-âmil Molla Abdullah: Aslen Van iline bağlı Serhad’dandı. Sonra Diyarbakır’a taşınmıştır. Mantık, Vadi, İstiâre, adâb, Meâni, Beyân, Bedî, Usûlu’d-din ve Usûl-u Fıkıh ilimlerinde hocası olmuştur. En çok bu hocanın yanında ders okumuştur. Molla Abdullah, Bedîüzzaman’ın medrese arkadaşıydı, ondan çok bahsederdi.
AVİNA NERESİ?
Eski ismi Avina olup 1960’da Sürgücü olarak değiştirilmiştir. Bugün Mardin’in Savur ilçesine bağlı bir beldedir. Avine sulu anlamına gelir. Kurucusu Kamber adında bir zattır. 1914 yılında başlayan birinci Dünya harbinde Avine de 214 kişi harbe gitmiş, bunlardan sadece 21 asker geri dönmüş, geri kalan hepsi şehit düşmüştür. Burada Sürgücü aşireti bulunmaktadır. Ahmet Ağa sadece Avinayı değil 33 köyü de yönetirdi. Bu yüzden bölgede bu 33 köye Sürgücü aşireti denirdi. Ahmet Ağa devlete çok yardımcı olmuş, Bismil yöresinde devlete karşı gelen Hüseyin Ağa köylerini topa tutarak yerle bir etmiştir.
Aynı Ahmet Ağanın oğlu Kamil Bey yani Kamil Şemin 1925 de Şeyh Sait isyanında 2000 askerle Şeyh Sait’e karşı Diyarbakır’ın Karaca dağ yöresinde savaşmış devletle birlikte Şeyh Sait güçlerini mağlup etmiştir. Ancak bu isyanlar bastırıldıktan sonra Devlet tarafından bu Ağa da yani Kamil Şemin Bey de gözaltına alınmış ve Sinop şehrine sürgüne gönderilmiştir.
Kamil Şemin 6 yıl sürgün de kaldıktan sonra ağalık yetkisinden sıyrılmış olarak geri döndü ve 5 sene sonra vefat etti. 27 Mayıs 1960 yılında Cemal Gürsel inkılâp yaptıktan sonra Doğu ve Güneydoğuda bütün köylerin isimleri değiştirildiği gibi Avina’nın da ismi değiştirildi ve Avine’ye Sürgücü aşiretinin ismi verildi. Sürgücü 1996 ara yerel seçimlerinde belde statüsüne geçmiştir. Yazı: Hacı Arif AYAĞ